DEĞİŞEN ALMAN MİLLİYETÇİLİĞİ Engin Erkiner

DEĞİŞEN ALMAN MİLLİYETÇİLİĞİ Engin Erkiner

40 yıl kadar önce Alman vatandaşı olmak çok zordu. Birkaç nesilden beri Alman kökeninden gelmiyorsanız vatandaşlık yasasındaki şartları yerine getiriyor olmanız anlam taşımazdı. Mesela yeterli Almanca bildiğinizi göstermeniz gerekiyor. Zor bir Almanca sınavı yapılıyordu ve geçebilen çok azdı. Hıristiyan Demokratlar’a göre kişinin önce gelişmiş düzeyde uyum sağlaması gerekiyordu. Bu da “Leitkultur” da denilen Alman kültürünün benimsenmesiyle mümkündü. 30 yıl kadar önce bu anlayış değişmeye başladı, vatandaşlık için köken aramaktan vazgeçildi. Yine de kısıtlamalar vardı, mesela çifte vatandaş olamıyordunuz. Bunun için izin almanız gerekiyordu.

Geçtiğimiz ay yürürlüğe giren yasayla çifte vatandaşlık kısıtlaması kalktı ve bütün partiler bunu onayladı.

Alman milliyetçiliği ABD’de yıllardır uygulanan anlayışa yaklaştı. Önemli olan kişinin kökeni değildir, kendini Alman olarak görmesidir. 21. yüzyıl insanların karışma dönemidir. Esas olan halkların karışmasıdır. Bunu engelleyen ülke geride kalır.

Dünyanın en karışık halkı ABD’lilerdir. Kim nereden gelmiştir, belli değildir. Önemli olan kendini ABD’li görmek ve bu ülke için çalışmaktır. Kişinin kökenine bakmak, saf halk aramak geriliktir.

Almanya hızla bu yönde ilerlemeye çalışıyor.

Son şampiyonada ülke milli takımının kaptanının Türk kökenli bir Alman olması göstergedir. Burada önemli olan kişinin iyi futbolcu olmasının yanı sıra kendini Alman olarak görmesidir. 30 yıl kadar önce böyle insanları Alman vatandaşı olsalar bile Alman olarak kabul etmeyenler çoktu. Şimdi yine vardır ama sayıları azalmıştır. Almanya için oynuyor, iyi oynuyor, adının Türkçe olması önemli değildir. Almanya gibi ülkelerde geç hayata geçen bu milliyetçilik anlayışını anlamayanlar geride kalmışlardır. Alman milliyetçisi için başka halkların yetenekli insanlarının bu ülkeye kazandırılması, kendilerini Alman olarak görmeleri esastır.

ABD bunu yıllardan beri yapıyor.Burada iki yanlış anlayış görülebilir.

Birincisi; bu insanları hala Türk sanmaktır. Mesela Korona aşısının bir çeşidini bulan çift –adları Türkçe olsa bile- Türk değil, Almandır. Onların başarısını Türklerin başarısı gibi görmek değişen milliyetçilik anlayışını anlamamaktır.

Bu değişmeyi Alman mahkemeleri bile anladılar ve aşırı sağcı AfD partisinin Almanlar arasında –eski ve yeni Almanlar- ayrımcılık yapmasını reddettiler.

İkincisi; karışıklık güçlülüktür, saflık geriliktir. Önemli olan hangi halktan olursa olsun yetenekli insanları kendine çekmektir. Bunu Osmanlı İmparatorluğu iyi yapardı. Kökenlerine bakarsanız isimleri Türkçe olsa bile sadrazamlar büyük oranda devşirmedir. Ne önemi var? Başka halkların yetenekli insanlarını kendine katabilmek, onları asıl kökenlerini unutturacak düzeyde asimile etmek zayıflık değil güç göstergesidir.

Özellikle Balkan ülkelerindeki sağlam yapılı erkek çocukları ailelerinden zorla almak, bunları Müslüman yapıp eğitime sokmak, yeteneklilerini saray hizmetlerine vermek –bunların bir bölümü ilerde sadrazam olacaktır-, kalanları Osmanlı ordusunun vurucu gücü Yeniçerilerde görevlendirmek… Osmanlı’da yüzyıllar süren güçlü ordu ve devlet mekanizmasını sağlayan bu unsurlar oldu.

Alman ve Türk milliyetçilikleri arasında açık ayrım vardı ama ortadan kalktı denilebilir. Alman milliyetçiliği dışlayıcıydı. Kişi üç kuşaktır Alman kökenden gelmiyorsa Alman olamazdı. Türk milliyetçiliği ise kapsayıcıdır. Önemli olan kişinin kendisini Türk olarak görmesidir. Ek olarak Müslüman ise ve Türkçe de biliyorsa, gerisi önemli değildir.

Almanya’daki yeni vatandaşlık yasasında ülkede yasal yaşama süresi beş yıla inerken ek şartlar da getirildi. Bunlara göre kadın-erkek eşitliğinin kabul edilmesi ve İsrail’in devlet olarak yaşama hakkının tanınması gerekiyor. 1960’lı yıllarda gelen ilk göçmen işçi kuşağıyla sınırlı olarak Almanca sınavı basitleştirildi.

Bu yasayla tıpkı Fransa ve ABD’de olduğu gibi dışlanma sorunu bitmeyecektir. ABD’deki siyahlar yüzyıllardan beri ABD vatandaşıdır.

Fransa’da banliyölerde isyan eden gençler de bu ülkede doğmuşlardı ve Fransız vatandaşıydılar ama kendilerine eşit muamele yapılmasını istiyorlardı.

Almanya’da benzer durumun nasıl ortaya çıkacağını zaman içinde göreceğiz.

Alman adlarını taşımayan ama Alman olan insanlar…

Karışıklık esastır, saflık ise zayıflık…

ÖNERİLEN İÇERİKLER

Yazar Postları

Cenevre’de “Servette Contre la Racisme” Etkinliği

22 Mart 2025’te Cenevre’de düzenlenen “Servette Contre la Racisme” (Irkçılığa Karşı Gün) etkinliğinde, Kolektif Nammou sahne aldı. Mezopotamya halklarının ezgileri ve türkülerinden oluşan müzik dinletisine, Agnés Aubert doğaçlama dansıyla, şair ve yazar Süleyman Kuş ise Fransızca seslendirdiği

Şam Artık Bir Kravatlı Teröriste Emanet

Suriye devleti, ordusuyla ve halkıyla tekfirci cihatçı teröre karşı 13 yıl direndi. Ama ne yazık ki, Suriye kuşatmasında cihatçıları besleyen küresel güçlerin desteği veuluslararası istihbarat oyunlarıyla Suriye halkının direnişi de, direnci de masa başında satıldı

GÖÇ, GÖÇMEN, YURTSUZ

Göçmenler bir araya geldiklerinde, her zaman önce kağıtlarından konuşmaya başlar. Başvurusu hangidurumdadır? Kaç yıllık oturumu vardır, hangi okulda öğrenci gibidir ya da kimle formaliteevlenilebilir mesela. Her göçmen doğrudan bir Kafka hikayesinin içine düşer.

Kıyım ve Direniş Alevilerin Kanlı Göç Yolları

Alevilerin göç hikayesi, yalnızca fiziksel bir yer değiştirme değil, bir direniş öyküsüdür. Dersim’den İstanbul’a, Anadolu’dan Avrupa’ya uzanan bu yolculuk, Alevilerin inançlarını koruma ve yaşatma mücadelesinin bir parçasıdır. Bugün diaspora Alevileri, Avrupa’daki cemevleri ve

DİYARBAKIR ERMENİLERİ Bedros Dağlayan

Yıllar var ki memleketinden uzak gurbet kuşuyum; yaban ellerde tedirgin uçarım…Nasıl bir sevgi ve nasıl bir özlemdir, ben bilirim. Diyarbakır meydana getiren ve bir arada yaşamanın şiirini yazmış olan halklar özgürlük duygularıyla öylesine bir bütün olmuştur ki, kimselere hele ki zalimlere

COMANDANTE CHE GUEVARA Bedros Dağlıyan

Gençtik. Lâkin başımızda kavak yelleri de esmiyordu. Delikanlılığın bütün hızlı, delişmen yanlarını bünyemizde toplamıştık diyebilirim. Buna bir de Diyarbakırlıların o geleneksel kabadayı tavrı da eklenince

PİŞMANLIĞIN FELSEFESİ Ali Rıza Gelirli

Yazının başlığını görenler, benim bir pişmanlığa kılıf aradığımı düşünebilirler. Düşünsünler, hiçbir sakıncası yok. Ancak ben pişmanlığın, ne mutlak iyi bir şey, ne de mutlak kötü bir şey olduğunu düşünüyorum.

TEHLİKELİ DENİZLER Engin Erkiner

Avrupa Birliği’nin illegal göçü önlemek için kurduğu Frontex’in açıklamasına göre2023’te sadece Akdeniz üzerinden Avrupa ülkelerine geçenlerin sayısı 234.467 kişidir. Denizde hayatlarını kaybedenler konusunda açıklama yapılmamış.

EL YAPIMI GÜZELLİKLER Ali Rıza Gelirli

Dumanla haberleşmekten; mektup, telgraf, masaüstü, dizüstü, cep telefonu, avuç içi bilgisayar, internet çağına vardık. Bunlar var oldukları çağa anlam verebilmek için yaşamın gerekleriydi. Yaşam dediğimiz şey, bilinçli ya da bilinçsiz, istesek de istemesek de madem hayattayız ve nefes alıp