MÜBADELE DEYİP GEÇİYORUZ DA Hamza Aksüt
MÜBADELE DEYİP GEÇİYORUZ DA
Hamza Aksüt
Mübadele, Balkan savaşlarıyla birlikte başlayan bir göç sürecidir. Toptancı bir yaklaşımla yaklaşıp anlatıyoruz da bu süreçte ne hazin yaşanmışlıklar var, zayi olmuş emekler, aşklar, kaybedilmiş kazançlar, mülkler… Çocukluğunun ve gençliğinin geçtiği evini, köyünü, kasabasını bir daha görememek üzere terk etmek zorunda kalmak…
Canan Tan’ın hasret romanı Mübadele sürecinde yaşanmış gerçek bir aşkı konu ediyor. Tacettin ile Patricia’nın aşkı. Tacettin, Kırşehir’in Keskin kasabasında yurt tutmuş olan Cerit Türkmenlerinin bey ailesindendir. Aşiret, Osmanlı döneminde sürgünler yemiş, büyük güçlükler çekmiş, sonunda Keskin ve köylerine yerleşmeyi başarmıştır. Tacettin, beşi üvey, beşi öz olmak üzere on kardeşin en küçüğüdür.
1915 yılındaki tehcirle Ermeni nüfus varlığını kaybetmiş, Müslümanlar dışında geriye en kalabalık Hıristiyan topluluk olan Rumlar kalmıştır. Keskin de bu durumdadır. Kasabada Müslüman Türklerle Hıristiyan Rumlar yaşamaktadır. Patricia annesiyle birlikte yaşayan bir genç kızdır. Devlet dairesinde memur olan Tacettin o dönem kriterlerine göre yaşı geçkin olduğu halde evlenmemiştir.
Tacettin, Patricia’ya aşık olur. Genç kız da bu aşka karşılık verir, evlenmek isterler ama ortada aşılmaz bir engel vardır. Tacettin’in ailesi Müslüman olmayan biriyle evlenmesine şiddetle karşı çıkar. Sonunda yasak aşk başlar. Patricia’nın annesi iki aşığın zaman zaman bir araya gelmelerine göz yumar. Bir süre sonra Patricia bir erkek çocuk doğurur, adını Ali koyarlar.
Akşamları meyhanede demlenen Tacettin’in Aris ve Artin adında iki samimi arkadaşı olup bitenden genel olarak haberdardır. Çocuğun babasının Tacettin olduğunu da bilmektedirler.
Ve Keskin’de Mübadele uygulaması başlar. Rumlar Yunanistan’a gönderilir. Patricia da oğluyla birlikte gönderilir. Bundan sonra yaşamak bir hasrettir artık. Patricia, Yunanistan’da bir Türk fırıncının yanında çalışmaya başlar. Ne var ki, Türk fırıncı da Mübadele’ye tabi tutulur ve fırını Patricia’ya devrederek Türkiye’ye gider. Patricia, babasının Müslüman olduğunu bilmemesi için Ali’nin adını değiştirir. Tacettin görücü usulüyle bir bey kızıyla evlendirilir. Ama doğal olarak aklında hep Patricia vardır. Patricia ise aşkına sadık kalmış, evlenmemiştir.
Aradan yıllar geçer. Ali askere alınır ve İkinci Dünya Savaşı'nda yaralanıp hastaneye düşer. Aynı hastanede yatan Aris, Ali’yi tanır ve ona gerçekleri anlatır. Ali gerçeği kabullenmekte zorlanır. Annesine durumu anlatır. Annesi her şeyi anlatır. Ali bir süre sonra Keskin’e gelir ve babasını bulur. Ama ilginçtir, babasından umduğu ilgiyi bulamaz. Tacettin uzun yılların hasretiyle kişilik kaybına uğramıştır. Ali Yunanistan’a annesinin yanına döner. Babasının durumunu anlatır. Tacettin silik bir kişiliktir artık. Patricia ise vefa anıtı.
Yazıyı Canan Tan’ın sözleriyle bitirelim:
“Hasret en büyük esarettir
Gittin
Bir yemin kaldı aramızda
Yarısı senin yarısı benim
Hasret mi ölüm mü deseler
Ölümü seçerdi
Tereddütsüz
Hiç gözünü kırpmadan”
Saygıyla.
Türkçe