UZAKTAKİ MEMLEKET KEDERDİR BEDROS DAĞLIYAN

UZAKTAKİ MEMLEKET KEDERDİR BEDROS DAĞLIYAN

Derin düşünceler içindeyim. Zaman, hatırlı anılar gibi usulca geçiyor; lâkin geçerken bizi tarumar da ediyor işte… Gündüzleri sıcak, akşamları serin bir Eylül ayını yaşıyoruz İstanbul’da… Acıyı daha derin hissettiriyor ki; ürperiyorum. Yalan bir zamanı istemeden yaşıyoruz. O yalan tepeden tırnağa tüm uzuvlarımızı, düşüncelerimizi tutuyor; kendimi felç olmuş sayıyorum.

Güzel bir şehirde, acıyı namertlerden tadıyoruz. Oysa tüm şehirlerimiz güzel olmalı; baksanıza nice güzel ve bilge insanlar oturuyor yanı başımızda…

Acı, tüm halklardan aynı eşitlikte geçmiyor. Kimine daha acımasız çünkü… İşte Kürt Halkı zamansız bir linçin girdabına savrulmuş kavruk kırlangıçlar gibi yavrularını arıyor. Hrant düşüyor usuma… Türkiye halkları için yaptığı tahliller nasıl da gerçeği anlatıyor bizlere… Son yazdığı yazılardan birinde ki bu paylaşım hayatına mal olan olayların belki de başlangıcıydı… 1915

Ermeni katliam ve tehcirinin sadece katledilenler üzerinden konuşulması ona rahatsızlık veriyordu. Bu sarsıcı olayın sağ kalan insanlar üzerinden konuşulması daha iyi olabilir diyordu. Olaylar sırasında sağ kalan, din değiştiren insanların konuşulması Türk egemenleri ve Ermeni Halkı için tabu olarak biliniyordu. “Sağ kalıp din değiştirenler, zorla evlendirilenler; bunların konuşulması asıl gerçeğin ortaya çıkması için büyük bir etkendir” diyordu…

Sabiha Gökçen haberi Agos Gazetesinde yayınlandığında büyük bir ses getirmişti.” Sabiha- Hatun’un sırrı” başlıklı yazıda Sabiha Gökçen’in yetimhaneden alınmış bir Ermeni kızı olduğundan bahisle,

Ermenistanlı akrabalarından bahsediliyordu.

Oysa Sabiha Gökçen sadece Türkiye’nin değil Türklüğün de önemli simgelerindendi. Atatürk’ün manevi kızıydı ve güçlü Türk kadınını simgeliyordu. İlk Türk kadın pilotuydu ve Dersim İsyanını bastıran kahramanlardan biriydi.

Hipsime Sebilciyan Ermenistanlı bir Ermeni… Türkiye’de temizlik işlerinde çalışıp, daha sonra Ermenistan’a dönenlerdendi. Şöyle anlatıyordu Sabiha Gökçen’i:

Sabiha Gökçen teyzemdir. Biz aslen Antepliyiz. Kökümüz Sebilciyan ailesine dayanır. Büyükannem Maryam Sebilciyan’dı. Dedem Nerses Sebilciyan. Dedem Nerses 1915 olayları sırasında öldü. Maryam ile Nerses’in ikisi kız yedi çocukları oldu. Kızlardan biri benim annem Diruhi’ydi, diğeri de Hatun… İşte

Hatun Sabiha Gökçen’in ta kendisiydi. Yani benim teyzemdi. Annem ve Hatun teyzem Antep yakınlarındaki Cibin’de yetimhanedeydiler. Atatürk o dönemde yetimhaneye gelmiş, şirin bir kız olan teyzemi görmüş ve parmağıyla işaret ederek” Ben bu kızı istiyorum” demiş. Onu kucağına aldığında gitmek istememiş ama annemin elinden zorla almışlar. “O ağlayarak gitti, ben de çok ağladım ama ne çare”

“Teyzem Atatürk’ün manevi kızı olunca Hatun olan ismini Sabiha olarak değiştirmişler. Dayılarım Türkiye’ye başvurarak onun hakkında bilgi istemişler… Kimse sorularına cevap vermemiş. Biz de Yerevan’da ‘Hayreniki Tzayn’ gazetesine ilan vererek onu aradık.”

Annem “Eğer kız kardeşim ölmüşse onun toprağından bir avuç toprak getirip benim mezarıma koyun ki rahat uyuyayım. Eğer ölmediyse de burada akrabaları olduğunu söyleyin.”

Şimdi Anadolu’nun dört bir tarafından dönme Ermeniler ses veriyor. Zorla Türkleştirilmiş, din değiştirmiş olanların çocukları Ermeni olduklarını dile getiriyorlar…

Hrant’ın anlattığı öyküdeki gibi Ermeniler bu ülkeye sadece ölmek için dönüyorlar. Ben halen Gâvur Meydanı’nda ismimi kazıdığım evimi arıyorum. Hatta bir gün bu dünyadan göçtüğümde bir metre toprak parçasıdır tek arzum… Yani çatlağına döneceği günü bekleyen su gibiyiz hepimiz.

ÖNERİLEN İÇERİKLER

Yazar Postları

Cenevre’de “Servette Contre la Racisme” Etkinliği

22 Mart 2025’te Cenevre’de düzenlenen “Servette Contre la Racisme” (Irkçılığa Karşı Gün) etkinliğinde, Kolektif Nammou sahne aldı. Mezopotamya halklarının ezgileri ve türkülerinden oluşan müzik dinletisine, Agnés Aubert doğaçlama dansıyla, şair ve yazar Süleyman Kuş ise Fransızca seslendirdiği

Şam Artık Bir Kravatlı Teröriste Emanet

Suriye devleti, ordusuyla ve halkıyla tekfirci cihatçı teröre karşı 13 yıl direndi. Ama ne yazık ki, Suriye kuşatmasında cihatçıları besleyen küresel güçlerin desteği veuluslararası istihbarat oyunlarıyla Suriye halkının direnişi de, direnci de masa başında satıldı

GÖÇ, GÖÇMEN, YURTSUZ

Göçmenler bir araya geldiklerinde, her zaman önce kağıtlarından konuşmaya başlar. Başvurusu hangidurumdadır? Kaç yıllık oturumu vardır, hangi okulda öğrenci gibidir ya da kimle formaliteevlenilebilir mesela. Her göçmen doğrudan bir Kafka hikayesinin içine düşer.

Kıyım ve Direniş Alevilerin Kanlı Göç Yolları

Alevilerin göç hikayesi, yalnızca fiziksel bir yer değiştirme değil, bir direniş öyküsüdür. Dersim’den İstanbul’a, Anadolu’dan Avrupa’ya uzanan bu yolculuk, Alevilerin inançlarını koruma ve yaşatma mücadelesinin bir parçasıdır. Bugün diaspora Alevileri, Avrupa’daki cemevleri ve

DİYARBAKIR ERMENİLERİ Bedros Dağlayan

Yıllar var ki memleketinden uzak gurbet kuşuyum; yaban ellerde tedirgin uçarım…Nasıl bir sevgi ve nasıl bir özlemdir, ben bilirim. Diyarbakır meydana getiren ve bir arada yaşamanın şiirini yazmış olan halklar özgürlük duygularıyla öylesine bir bütün olmuştur ki, kimselere hele ki zalimlere

COMANDANTE CHE GUEVARA Bedros Dağlıyan

Gençtik. Lâkin başımızda kavak yelleri de esmiyordu. Delikanlılığın bütün hızlı, delişmen yanlarını bünyemizde toplamıştık diyebilirim. Buna bir de Diyarbakırlıların o geleneksel kabadayı tavrı da eklenince

PİŞMANLIĞIN FELSEFESİ Ali Rıza Gelirli

Yazının başlığını görenler, benim bir pişmanlığa kılıf aradığımı düşünebilirler. Düşünsünler, hiçbir sakıncası yok. Ancak ben pişmanlığın, ne mutlak iyi bir şey, ne de mutlak kötü bir şey olduğunu düşünüyorum.

TEHLİKELİ DENİZLER Engin Erkiner

Avrupa Birliği’nin illegal göçü önlemek için kurduğu Frontex’in açıklamasına göre2023’te sadece Akdeniz üzerinden Avrupa ülkelerine geçenlerin sayısı 234.467 kişidir. Denizde hayatlarını kaybedenler konusunda açıklama yapılmamış.

EL YAPIMI GÜZELLİKLER Ali Rıza Gelirli

Dumanla haberleşmekten; mektup, telgraf, masaüstü, dizüstü, cep telefonu, avuç içi bilgisayar, internet çağına vardık. Bunlar var oldukları çağa anlam verebilmek için yaşamın gerekleriydi. Yaşam dediğimiz şey, bilinçli ya da bilinçsiz, istesek de istemesek de madem hayattayız ve nefes alıp