Solun İçindeki Sağ: “Yeni Sol”-Nedenleri, Düşünsel Kökenleri, Tarihçesi-I

Solun İçindeki Sağ: “Yeni Sol”-Nedenleri, Düşünsel Kökenleri, Tarihçesi-I

Giriş: Kafalar Çok Karışık

Sevgili Seyhan beni arayıp, “nedir bu sol” başlıklı bir dosya hazırladıklarını ve benim de bu dosyaya bir yazı dizisiyle dahil olmamı istediğini söylediğinde; önümde liberal bir yazarın (bağlamından net şekilde anlaşıldığı üzere) aşağılayıcı bir vurguyla “sağcılık budur işte” dediği twiti vardı. Elbette bu twiti atarken liberal yazarımızın kendisini sağın dışında konumlandırdığı açıktı. Muhtemelen yazarımız -fikirlerinin tamamına yakını liberal olmasına rağmen- kendisini liberal olarak görmüyordu. Burada sol liberalizmin kendini solcu sanan sağcılar yaratmış olmasındaki derin etkiyi görmek zor değildi.


Bugün ‘sol nedir’ dendiğinde verilen cevaplar, kafaların hayli karışık olduğunu gösteriyor. Tam da böylesi bir ortamda, ‘solun ne olduğuna dair’ bir dosya konusunun seçilmiş olması oldukça isabetli. Bu bağlamda ‘sol nedir’ ve ‘bugün dışında oldukları halde bazı insanlar kendilerini neden solun içinde görüyor’ gibi meseleler; üzerine yazılması gereken önemli başlıklar olarak beliriyor. Hatta burada bir adım daha ileri giderek sorduğumuz bu soruyu; ‘bugün içinde oldukları halde bazı insanlar kendilerini neden sağın dışında görüyor’ şeklinde tersinden de sormak mümkün. Muhtemelen böyle bir dikotomi, daha anlamlı bir sonuca ulaşmamızı sağlayacak.


Burada vurgulanması gereken ilk mefhum, solun olduğu kadar, sağın da bu örüntüde, muğlaklıklar taşıyan bir içerikle tanımlanıyor olmasıdır. Hatta sağın tanımının, sol ile kıyaslandığında daha soyut, geçişken, sınırları ve hacmi belli olmayan bir nitelikle karşımıza çıktığından bahsedebiliriz. Burada karmaşayı arttıran şey, bugünkü egemen düşünce biçiminin, “sağcılığın” çeperini, neredeyse sadece “ırkçılık” ve “faşizm” ile sınırlamış olmasında yatıyor. Oysa biliyoruz ki, sağ bu kadar daraltılmış ve eski şaşaalı dönemine kıyasla bugün otarşisini yitirmiş -ırkçılık gibi- marjinal bir çeperin çok daha ötesinde bir sınıra sahip.


Bu anlamıyla, politik doğruları egemen düşüncenin atmosferinde yeşermiş herhangi bir birey, bu biçimde küçük bir kaba sıkıştırılarak tanımlanmış olan bir sağcılığın dışında kaldığı anda, kendisini solcu olarak görebilir. Nitekim bugün Avrupa’da ve Batı tipi kültürel ve siyasal hegemonyanın faal olduğu alanlarda, özünde sağda olan pek çok fenomen ve özne, solda gibi görünüyor. Bunu anlamak için Hong Kong, Ukrayna gibi coğrafyalarda son 10 yılda karşımıza çıkan çeşitli politik ve kültürel örüntülere bakmak yeterli olacaktır. Buna bakmak bu yazının ileriki bir aşamasında kaçınılmaz olduğu için, şimdilik değinmekle yetinelim.


Evet, kavramlardan birinin tanımı muğlaklaştıkça, karşıtı olarak beliren diğer kavramın tanımı da muğlaklaşıyor. Böylesi bir durum, kavram-bilimde temel bir eğilimi oluşturur. Dolayısıyla sağın tanımının eksikli oluşu, kaçınılmaz olarak solun tanımını da eksikli hale getiriyor. Bu kontekste, solu doğru tanımlamanın yollarından biri de, sağı doğru tanımlamaktan geçiyor.


Şu halde solu doğru tanımlamak ve ufuk çizgisini belirleyecek pergeli çekmek için, sağın temel referanslarını ve inşasında kullanılan kaldıraçlarını aktif şekilde tespit etmek zaruri bir ihtiyaç olarak beliriyor. Bu ihtiyaç aynı zamanda; solun, sağı oluşturan temel kaldıraçların kudretine ihtiyaç duymadan, kendi özgün hareketini sağlamış olmasıyla hayat bulduğu gerçeğine ışık tutması nedeniyle kıymetli bir yere oturuyor.


Bu bağlamda, tarih asansörüyle; insanlar arasındaki eşitsizlikler, kavgalar ve anlaşmazlıklarda belirleyici olan mottoların ne olduğuna bakmak, bu kavramları anlamlandırmakta tutacağımız önemli bir yol olacaktır. Öyleyse bu asansörle ilk olarak en alt kata, yani bu kavgalarda insanların taraf olmalarını sağlayan fikirlerin sistemli hale geldiği ilk zamana inmeliyiz. Önümüzdeki bölümde bunu yapacağız.


İlk satırlarını okuduğunuz bu yazı, birden fazla bölümden oluşan, uzun soluklu bir çalışma olmayı hedefliyor. Bu çalışmada; kabaca solun tarihinden ve sağcılık ile arasındaki karşıt ilişkiden bahsedilecek. Buradan hareketle; liberal solun varlığı ve günümüz Batı demokrasisi temelli egemen dünya görüşünün, kendisini “solcu” olarak tanımlayanları zamanla nasıl etkisi altına aldığını ifadeye yeltenilecek. Bunun sonucunda ise özel mülkiyet, bireycilik ve kimlik gibi liberal argümanlar etrafında şekillenmiş yeni solun; üretim, mülkiyet ve paylaşım ilişkilerini odağına alan Marksizm merkezli solu (şimdilik) nasıl hızla tasfiye ettiğine değinilecek.

Yazar Postları

DİPTEN GELEN DALGA SAHİPSİZ KALMASIN Menderes İnanç

Türkiye yeni bir yol ayrımında. Uzun zamandır beceriksiz siyaset kurumunun algı operasyonları ile baskı altına alarak yönetilen ve iktidarın algı operasyonlarının etkisinde olan toplum kesimleri, güvenlikçi politikalar ve yoksulluğun tavan yapması ile birlikte bir çok olumsuzluğu fark etmiş

AKREP GİBİSİNİN KARDEŞİM ALİ RIZA GELİRLİ YAZDI

Savaşın ticari dayanaklarını sorguluyorsun; ahlaki dayanaklarından habersizsin kardeşim. Sana kardeşim diyorum, zira, aynı canlı varlığın üyesiyiz; başka bir sıfat bulamıyorum. Düşünmüyorsun savaşın yolları neden bu kadar kalabalık, barışın yollanır niçin bu kadar tenha diye.

YENİ GÖÇMENLER YENİ İŞLER Engin Erkiner

Yapay zekanın emekçilerin çalışma alanlarını yok edeceğini savunanlar kapitalizmin yeni iş üretme özelliğini unutuyorlar. Bazı işlerin alanı daralırken, eskiden düşünülmeyen yeni iş alanları ortaya çıkabilir. Bunların büyük bölümü düşük ücretli işçiler içindir ve özellikle göçmenler tarafından

ÇİFT SÜRGÜNLÜK ÇEŞİTLERİ Engin Erkiner

Çift sürgünlük, aynı ülkeye ya da farklı ülkelere olmak üzere iki çeşittir.Isabelle Allende Ein weiter Feld adlı romanında İspanya iç savaşındacumhuriyetçilerin saflarında yer alan, yenilgi üzerine Pirene dağlarını geçerek Fransa’ya gelen bir kadın ve erkeği anlatır.

YENİ İLTİCA YASASI Engin Erkiner

Avrupa Parlamentosu iltica başvurularıyla ilgili yeni kısıtlamalar içeren bir yasayı kabul etti. Bu yasa Avrupa Komisyonu’nda onaylandıktan sonra yürürlüğe girecek. AB çapındaki bu yasaya üye her ülkenin de ulusal yasaları içinde yer vermesi gerekiyor.

ZENGİN MUTFAĞI’NDAN EYLÜL FIRTINASI’NA Süleyman KUŞ

Zengin Mutfağı adı film, “15/16 Haziran İşçi Kalkışmasını"(1) izleyen dönemde ırkçı-faşist örgütlenmelerin sermayeciler tarafından nasıl beslenip organize edildiğini, kimi resmi organlarca kollandığını, bir villanın mutfağı ve onun emektar aşçısı çevresinde ustalıkla anlatır.

PARA YERİNE KART Engin Erkiner

Almanya’da ilticacılara yönelik yeni bir uygulama başladı; nakit para verilmiyor, kendilerine verilen karttaki krediyi kullanarak alışveriş yapıyorlar. Nakit paranın karşılığı kartta bulunduğuna yani devletin ödemesinde azalma olmadığına göre, bu uygulamanın amacı nedir?

BUHRAN GÜNLERİNDE SAVAŞ SENARYOLARI Menderes İnanç

Türkiye ekonomik olarak derin bir buhran yaşamaktadır. Çoklu krizlerin içerisinde yaşayan bir ülkenin siyasi partilerinin şuursuzca tavır ve davranışları, siyaset değil siyasetsizliktir! Toplumun % 50’si muhalif olduğu halde, siyaset kurumunun çıkar ilişkilerine dayanarak epey palazlandığı