DEĞİŞEN GÖÇ Engin Erkiner

DEĞİŞEN GÖÇ Engin Erkiner 

  Son yirmi yıldır göçün bileşimi ve göç edenlerin sayısı dünya çapında değişti. Bazı ülkeler göçü engellemek için sınırlarını duvarlarla kapattılar –Türkiye gibi-, Avrupa Birliği ülkeleri dış sınırlarını korumak için Frontex adlı örgüte engelleme görevi verdiler. Bu örgüt deniz yoluyla gelen göçmenleri denize itip bir bölümünün boğulmasına neden olmakla suçlanıyor. ABD ise Meksika sınırına elektronik araçlarla denetim sistemi kurdu. 

Ada durumundaki ülkelere –İngiltere ve Avustralya gibi- kaçak olarak girmek neredeyse mümkün değildir. 

Göç; iltica başvurusu, kaçak göç, aile birleşmesi, kalifiye eleman göçü gibi değişik biçimlerde artarak sürmektedir.

Duymadığımız göçler de bulunuyor ve asıl büyük sayıyı bunlar oluşturmaktadır. 

İnsanlar genellikle yakın ülkelere göç ederler. Uzağa gidecek imkanları yoktur ya da ülkelerinden fazla uzaklaşmak istemezler. Afrika ülkelerinin içinde ve ülkeler arasında sürekli olarak savaşlar gerçekleşiyor. Çok sayıda insan bu nedenle yakın ülkelere kısa ya da uzun süreli olarak göç ediyor. 

Türkiye son yirmi yılda büyük göç alan ülkelerden birisidir. Önemli sayıda göç alan ve göç veren bir ülke olmasına rağmen bu durum göç sosyolojisi kapsamında araştırılmamaktadır.

Türkiye son yirmi yılda yaklaşık beş milyon göçmen aldı. Ülkede iltica hakkı bulunmadığı için bunlar konuk statüsündedir.

Suriye’den çok sayıda insan Lübnan ve Ürdün’e de göç etmiştir. Bu ülkelerin aldıkları göçmen sayısı, küçük nüfuslarına oranlanması durumunda, Türkiye’nin üzerindedir.

Göç yeni bir olgu değildir, insanlık tarihinin başından beri vardır. Göç veren ve alan bölgeler değişmiş ama göç her zaman olmuştur.

Çok sayıda insan yıllarca Avrupa ülkelerinden ABD’ye, Güney Amerika’ya ve sömürge ülkelere gitti, orada yerleştiler. 1960 sonrasında ise ABD ve Avrupa ülkelerine o yıllarda “Üçüncü Dünya” denilen ülkelerden gelenler arttı. 

Göç edenlerin sayısında son yirmi yıldaki artışın nedenleri neler olabilir?

Burada soruyu Avrupa Birliği ülkelerine değişik yollardan göç eden ve göç etmeyi deneyenlerle sınırlandırıyoruz.

Birinci neden: göç kolaylaştı.

Ulaşım araçlarının hem hızı arttı hem de bir yerden başka yere gidişin maliyeti azaldı. Daha önemlisi haberleşme ucuzladı ve kolaylaştı. Kaçak göçmenlerin en önemli eşyası cep telefonudur. 

Sekiz yıl kadar önce çok sayıda Suriyeli Avrupa Birliği ülkelerini yaya olarak geçip Almanya sınırına ulaşırken önde gidenler geriden gelenlere telefon aracılığıyla sürekli bilgi veriyordu. Bilgi iletişiminin cep telefonlarının yanı sıra internet aracılığıyla da hız kazanması ve kolaylaşması göçmenlerin somut hedeflere yönelmesini kolaylaştırıyor. Hangi ülkeye hangi sınırdan daha kolay girilir sorusunun bir dönem için cevabını bir grup öğrenince bilgiyi hemen başkalarına aktarıyor.

Eskiden göçmenler hakkında hemen hiç bilgi sahibi olmadıkları ülkelere giderlerdi. Şimdi ise önceden ayrıntılı bilgi sahibi oluyorlar. Bu da onların tercihlerinin çeşitlenmesine ve farklı yollar deneyebilmelerine olanak sağlıyor.

İkinci neden: göç birikti.

1960-1970’li yıllardaki göçmenler gittikleri ülkede yanız sayılırlardı. Şimdi ise göçün özellikle hedefi olan ülkelerde ilk gelenlerden sonra birkaç kuşak yaşadı. Göç etmek isteyen herkesin bilgi alabileceği, gittiğinde yanında kalabileceği, iltica etmesi ve iş bulması için yardımcı olabilecek akrabaları, arkadaşları ya da hemşerileri bulunuyor. 

Böylece göçmenler, eskisinden farklı olarak çok az bildikleri bir yere gitmiyorlar. Gidecekleri yer hakkında ayrıntılı bilgileri bulunduğu gibi, orada kendilerine yardımcı olacaklar da vardır.

Yıllar öncesinde ABD, Almanya, Fransa, İsviçre, İsveç, Hollanda gibi ülkelere gelip yerleşenler, göç etmek isteyen ama ekonomik durumu iyi olmayanlara da destek oluyorlar. 

Ege sahilinde cansız bedeni sahile vuran Aylan Kurdi ve ailesi Kanada’daki halasının yanına gitmek istiyordu. Yolculuk için gerekli parayı da hala göndermişti. 

Eskiden olsaydı Kanada’nın bir ucundaki halaya ulaşmak, ondan para gelmesi aylarca sürerdi; şimdi birkaç günlük iştir. 

Göçün birikmesi, ulaşım ve haberleşme olanaklarının ucuzlaması ve artması gerçekleşmeseydi, göçteki artış da gündeme gelmezdi.

Göç sosyolojisinde göçle ilgili olarak iki faktör dikkate alınır: terk edilen ülkenin itme gücü ve gelinen ülkenin çekme gücü. Afrika’da Ortadoğu’da, Türkiye’de, Güney Amerika ülkelerinde gitmek isteyenler her zaman vardır. Önemli olan gidilmek istenilen ülkenin onlara ne oranda zorluk çıkaracağıdır. 

Almanya 7-8 yıl önce çoğunluğu Suriyelilerden oluşan bir milyon civarında göçmene sınırlarını açtığı zaman bunu işgücüne ihtiyacı olduğu için yaptı. Özellikle düşük ücretli işlerde çalışacak çok sayıda insana ihtiyaç vardı ve zamanın İşverenler Sendikası Başkanı da hükümetin politikasını destekleyen açıklama yapmıştı. 

Suriyeliler büyük oranda yerleştiler, çok azı suç işlemeleri nedeniyle sınırdışı edildi ve bunlar şimdi geride kalan –Suriye’de, Türkiye’de veya Yunanistan’da olabilir- yakınlarını yanlarına almaya çalışıyorlar. 

Almanya’da geçen yıl en fazla iltica başvurusu Suriyeliler tarafından yapıldı.

Almanya halen ek işgücüne ihtiyaç duyuyor ama kalifiye işgücüne. Suriyeliler arasında beklenen düzeyde kalifiye işgücü bulunamadı. Ülkeye son bir yılda yaklaşık bir milyon Ukraynalı geldi ama bunların da kalifiye olanları açığı kapatmaya yetmiyor. 

Göç denildiğinde bunu sadece dışarıdan Avrupa Birliği ülkelerine gelenler olarak görmemek gerekir. İç göç de var. Mesela İtalya’dan çok sayıda kalifiye eleman Almanya’ya geliyor. Bu nedenle sürekli yeni Almanca kursları açılıyor. 

Sonraki yazı göç ekonomisi konusunda olacaktır. Bazı ülkeler, firmalar ve kişiler göçten büyük kazanç sağlıyorlar.

Yazar Postları

DİPTEN GELEN DALGA SAHİPSİZ KALMASIN Menderes İnanç

Türkiye yeni bir yol ayrımında. Uzun zamandır beceriksiz siyaset kurumunun algı operasyonları ile baskı altına alarak yönetilen ve iktidarın algı operasyonlarının etkisinde olan toplum kesimleri, güvenlikçi politikalar ve yoksulluğun tavan yapması ile birlikte bir çok olumsuzluğu fark etmiş

AKREP GİBİSİNİN KARDEŞİM ALİ RIZA GELİRLİ YAZDI

Savaşın ticari dayanaklarını sorguluyorsun; ahlaki dayanaklarından habersizsin kardeşim. Sana kardeşim diyorum, zira, aynı canlı varlığın üyesiyiz; başka bir sıfat bulamıyorum. Düşünmüyorsun savaşın yolları neden bu kadar kalabalık, barışın yollanır niçin bu kadar tenha diye.

YENİ GÖÇMENLER YENİ İŞLER Engin Erkiner

Yapay zekanın emekçilerin çalışma alanlarını yok edeceğini savunanlar kapitalizmin yeni iş üretme özelliğini unutuyorlar. Bazı işlerin alanı daralırken, eskiden düşünülmeyen yeni iş alanları ortaya çıkabilir. Bunların büyük bölümü düşük ücretli işçiler içindir ve özellikle göçmenler tarafından

ÇİFT SÜRGÜNLÜK ÇEŞİTLERİ Engin Erkiner

Çift sürgünlük, aynı ülkeye ya da farklı ülkelere olmak üzere iki çeşittir.Isabelle Allende Ein weiter Feld adlı romanında İspanya iç savaşındacumhuriyetçilerin saflarında yer alan, yenilgi üzerine Pirene dağlarını geçerek Fransa’ya gelen bir kadın ve erkeği anlatır.

YENİ İLTİCA YASASI Engin Erkiner

Avrupa Parlamentosu iltica başvurularıyla ilgili yeni kısıtlamalar içeren bir yasayı kabul etti. Bu yasa Avrupa Komisyonu’nda onaylandıktan sonra yürürlüğe girecek. AB çapındaki bu yasaya üye her ülkenin de ulusal yasaları içinde yer vermesi gerekiyor.

ZENGİN MUTFAĞI’NDAN EYLÜL FIRTINASI’NA Süleyman KUŞ

Zengin Mutfağı adı film, “15/16 Haziran İşçi Kalkışmasını"(1) izleyen dönemde ırkçı-faşist örgütlenmelerin sermayeciler tarafından nasıl beslenip organize edildiğini, kimi resmi organlarca kollandığını, bir villanın mutfağı ve onun emektar aşçısı çevresinde ustalıkla anlatır.

PARA YERİNE KART Engin Erkiner

Almanya’da ilticacılara yönelik yeni bir uygulama başladı; nakit para verilmiyor, kendilerine verilen karttaki krediyi kullanarak alışveriş yapıyorlar. Nakit paranın karşılığı kartta bulunduğuna yani devletin ödemesinde azalma olmadığına göre, bu uygulamanın amacı nedir?

BUHRAN GÜNLERİNDE SAVAŞ SENARYOLARI Menderes İnanç

Türkiye ekonomik olarak derin bir buhran yaşamaktadır. Çoklu krizlerin içerisinde yaşayan bir ülkenin siyasi partilerinin şuursuzca tavır ve davranışları, siyaset değil siyasetsizliktir! Toplumun % 50’si muhalif olduğu halde, siyaset kurumunun çıkar ilişkilerine dayanarak epey palazlandığı