PİYASANIN TATLI ZEHİRLERİ VE İNSAN

PİYASANIN TATLI ZEHİRLERİ VE İNSAN

"Piyasanın sertleştiği zamanlarda sabit maaşlı bir iş!"

"Yeterli bir maaş yeterli asgariyette önceden hesaplanmış"

"Beni özgür kılan şey bu işe olan adanmışlığımdır."

Yukarıdaki sözler, BEKSAV bünyesindeki Tiyatro İmge tarafından 18 Mayıs 2024'te İsviçre Basel'de sahnelenen Erwin Motor adlı oyundan.

Hayatın çeşitli evrelerinde emekçilerin karşısına sık sık bu ve buna benzer laflar çıkar. Bunlar, doymak bilmez kapitalist kar hırsından kaynaklanan egemen ideolojinin emekçilerdeki yansımalarıdır. Gerçekte en yüksek verimlilikte çalışsa ömrünü patron için tüketse bile emperyal kapitalizmin en önemli ilkesi "azami kar için her şeyin mübah olduğudur."

Serbest piyasa ekonomisinin anlamı budur.

Öncelikle tiyatro grubuna sahne ışıklandırması olmayan, mütevazi bir salon sağlanabildiğini, bunun oyunun atmosferini ister istemez eksilttiğini belirtmeliyiz. Nitelikli tiyatral etkinliklere büyük ihtiyaç var. Bu yönde emek harcayan sanatçı dostlar, daha iyi olanakları hak ediyorlar. Buna rağmen, başka etkinliklerle de saat olarak çakışma olduğu halde gelebilen 50 civarında insan güzel bir emekle örülü iyi bir oyun izlediler.

Oyundan sonra yapılan hoş sohbette ise kitlenin ilgisi, tiyatronun yeni insan yeni kültür mücadelesinde ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gösterdi. Oyunun insanlarda esinlediği duygu ve düşünceler dile getirldi, hatta oyunun Türkiye uyarlaması için bolca malzeme olduğu vurgulandı.

Yalın bir dekor vardı sahnede: Sol tarafta, bir çalışma bandı ve istiflenmiş kutular; ortada, kitapsız bir kitaplıkta iş dosyaları, küçük makine parçaları, plaketler ve bir sandalyeyle simgelenmiş büro; sağ tarafta, çocuk giysileri asılı bir çamaöırlık ve bir sandalyeden oluşan ev ortamı; aynı sandalye ve yerdeki üstüpülerden oluşan bir küçük esnaf ortamı. Yalındı ama işlevseldi. Sahne ışığı olsa daha da etkili olacaktı.


Bir kadın işçi ve esnaf kocası, bir müdür ve bir kadın patrondan oluşan dört karakteri, iki oyuncu dönüşümlü olarak başarıyla canlandırdı. Birkaç sahnede oyuncuların gözlerinin dolduğunu gözlemek, içten gelen canlandırmanın sevimli belirtileriydi.

Oyunda Erwin Motor adlı bir şirkette yaşananlar üzerinden "her şey azami kar için" emperyalist ilkesiyle işleyen kapitalist işin insanlık dışı niteliği, tüketilen insanlığın aile, çevre ilişkilerine yansımaları net ve sert biçimde gözler önüne seriliyor.

Evliliğinde sorunlar yaşayan kadın işçi, fabrika müdürünün burjuva yalan, özendirme ve çarpıtmalarına kanıyor. Kendini işine adayıp verimli bir işçi olursa sorunların üstesinden geleceğini sanıyor. Küçük bir tamirci dükkanı olan ve sömürünün biraz daha farkındaki kocasının ataerkil tavırları da kadının tuzağa düşmesini kolaylaştırıyor. Yaşanan trajedi oyuncuların olağanüstü emeğiyle somutlaşıyor.

1 saat 15 dakika süren tek perdelik oyunda, işçi-patron, küçükburjuva-- burjuva çelişkileri, kapitalist üretimin insanlık dışı karakteri, ailede-işyerinde kadın olmaktan gelen ilave sorunlar, ön yargılar, yetersizlikler vb gibi birçok konuya kısa sert fırça darbeleriyle değiniliyor.

Diyalogların yanında monologlar, sesli düşünme veya egemen söylemin tekrarlanan nakaratları dikkat çekiyor. İnsanca yaşam arayışındaki kadın, adeta sezgisel bir tarzda işine sarılıyor ama bu ona daha büyük bir yabancılaşma getirecek, yaşamı farklı açıdan sorgulamaya ihtiyaç duyacaktır. İhtiyaca ilişkin net konuşamıyoruz. Çünkü oyunun sonunda, kadın işçinin ideolojik yanılgı kapanından, işten ayrılmakla sınırlı bir karşı çıkma bilincine eriştiğini görüyoruz. Ancak bunun nasıl olduğuna dair, önceki sahnelerde bir ipucu veya başlangıç göremiyoruz.

Yönetmene, rejiye bunu bir eksik olarak iletmek gerek bence. Ayrıca oyun sırasında bir annenin 10 yaşlarındaki iki çocuğunu aceleyle dışarı çıkardığını gördük. Fransız yazarın kendi kültürel dokusu içinde "normal" saydığı sahnesi, farklı kültürlerde tepki çekebiliyor. Benzeri bir durum cinsiyetçi küfürlerin bolca kullanımı için de geçerli. Oyuncuların konuşma ve duruşlarından apaçık anlaşılan "taciz" durumu bizce de farklı biçimde gösterilebilir, jestler sınırlandırılabilirdi.

Belki cinsiyetçi küfürlerin bolca kullanımı için "seyirciyi kışkırtma" savunması gelebilir, ama taciz sahnesi için bu kışkırtma çabası bence oyunun seyirciyle kurduğu bağa zarar da verebilir.

(Aslında oyun afişindeki 16 yaş ve üstü uyarısının seyirci tarafından dikkate alınmadığı bir durum da var).

Genel olarak "eleştirel gerçekçi" bir sanatsal tavırda etkili bir oyun izledik. Kapitalist sistemin insancıl değerlere saldırısının teşhiri, oyunun ana omurgasıydı ve bu da çok değerliydi, esinleyiciydi. Öte yandan, kimi yorumlarda geçen "toplumcu (sosyalist) gerçekçi", "kadın özgürlük mücadelesinin imgeleriyle örülmüş", "kocasının hırsına kurban giden" gibi ifadeleri abartılı bulduğumu belirtmek zorundayım. Oyun boyunca kadın kurtuluş mücadelesine dair bir imge, işçi sınıfı mücadelesine dair bir sendikal veya kolektif tavır değil bireyler çevresinde gelişen olaylar görülüyor. Sınıf gerçekliğinin farkında olmak ise sosyalist olmak için yeterli değil.

Oyun simgesel olarak ele aldığı dört karakter üzerinden sistem ve ataerki eleştirisine yönelirken çözüme dair sunabileceği bir kolektif umut ışığı, bir ipucu, veya bir imgenin eksikliğini hissettiriyor.

Fransız yazar Magali Mougel tarafından 2012'de yazılan oyun, Reyhan Özdilek tarafından Türkçe'ye çevrilip yayınlandı ( Habitus Kitap 2023). Cenk Dost Verdi tarafından Tiyatro İmge için uyarlanan oyun, daha önce Fransa, Almanya ve ardından İsviçre'deki çeşitli kentlerde seyirciyle buluştu. Grup son olarak İsveç'te sahne aldıktan sonra Türkiye'de oyunu sergilemeye devam edecek. İsviçre turnesini sağlayan İGİF, AVEG-KON ve Tutsakların Sesi Platformu'na bu tür güzel çabaların sürmesi dileğiyle diyoruz.

Başarılı, içten oyunculuklarıyla Ahmet Uçar ve Ayşe Nur Demir ile teknik destekte Ahmet Bozada'ya ve tüm emeği geçenlere, tiyatro sanatıyla insanların vicdanına, gönlüne dokunabildikleri için teşekkürler.

Yaşasın yeni insan, devrimci kültür mücadelesi...

Süleyman Kuş 24 Mayıs 2024, Bern

ÖNERİLEN İÇERİKLER

Yazar Postları

İSTİSNAİ GÖÇ (2) Hamza Aksüt

Geçen yazıda göçlerin büyük oranda batıya doğru olduğuna değinmiş vebunun tersine on beşinci yüzyıl sonlarından itibaren Anadolu’dan Safevi ülkesine göçen Alevi, Türk, Kürt ve Abdalları konu etmiştim. Bu yazıda ise bir istisna olarak Anadolu özelinde daha küçük toplulukların batıdan doğuya göçünü

TARİHTE İSTİSNAİ GÖÇLER Hamza Aksüt

Bilindiği gibi tarihte ve günümüzde topluluklar batıya göçer. Hatta kentlerindahi batı yönünde genişlediği bir gerçektir. Bu duruma kuşkusuz sosyolojik analizler yapılabilir ancak benim konum değil. Ben tarihsel veriler ve örneklerle göç konusunda analizler yapmaya çalışacağım.

GÖÇMEN GÖÇMENE KARŞI Engin Erkiner

Almanya’da 1990’lı yıllarda ve öncesinde değişik göçmen grupları arasındadayanışma vardı. Aynı ülkenin göçmenlerinde bu dayanışma daha fazlaydı. Bu dayanışmadan hareketle bütün göçmenlerin birleşmesini isteyenler de çıkmıştı.Yaklaşık son on yıldır durum değişti, neredeyse tersine döndü.

MAFYA'NIN HAKİMİYETİ Menderes İnanç

Aylardır Türkiye'nın gündemine oturmuş olan siyaset, emniyet ve mafya ilişkileri ayuka çıkmış durumda. İlginç olan, başta ana muhalafet partisi ve toplumsal muhalefetin sıradan yaklaşmasıdır! birkaç açıklamanın dışında tepki vermemeleridir.