Deprem ve Devlet UNUTMUYORUZ, AFFETMİYORUZ, PEŞİNİ BIRAKMIYORUZ!

UNUTMUYORUZ, AFFETMİYORUZ, PEŞİNİ BIRAKMIYORUZ!

Mardef İsviçre Temsilcisi Hasan Bulut ile Söyleşi

Göç.com

Yaşanan felaket sonrasında Maraş, Adıyaman ve Hatay başta olmak üzere büyük bir yıkım yaşandı. Sayısız tanıklıklardan görüyoruz ki en kritik 72 saat içinde devletin 99 depreminden beri hazırlandığını söylediği kurumlar, önlemler, askeri kurtarma birimleri, madenciler, AFAD Kızılay sahada görülmedi. Birçok ilden kendi imkanlarıyla oraya giden insanlar ve gruplar da organizasyon eksikliği araç gereç yetersizliği gibi nedenlerle çok yetersiz kaldı. Kurtarılabilecek olan binlerce insan önce soğuktan sonra açlık susuzluktan enkaz altında öldü. Buna rağmen, iktidardakiler gelen eleştirilere hakaretlerle karşılık vererek Devletin her yere yetiştiğini iddia etti. Ne diyorsunuz bu konuda?

H. Bulut

Maraş merkezli büyük deprem sonrası bölgede yıkım büyük, can kaybı yüksek oldu. Hayatını kaybeden canlarımızı saygıyla anıyorum. Halklarımızın başı sağ olsun bu zorlu sürecte geride kalan canlarımıza güç ve sabır diliyorum.

İlk üç günün yani 72 saatin çok önemli olduğu bilinmesine rağmen iktidar insanları kurtarmak ve acil ihtiyaçlarını karşılamak için harekete geçmezken, bizlerin yaramızı sarma ve insanlarımızın ihtiyaçlarına cevap olma girişimimiz ve dayanışmamıza engeller koydular. Hem krizi yönetemediler, çözüm üretemediler hem de o ayrımcı kayırmacı pratiklerini bu dönemde de devreye soktular. Yardımların yapılması, sivil dayanışmanın gelişmesi, devrimcilerin halka temas etmesi, halkların buluşması devletin iliklerine işlemiş olan faşist yapıları çok rahatsız etti. Büyük bir depremin yaşanmasına, can kaybı ve yıkımın bu denli büyük olmasına rağmen kasıtlı olarak harekete geçilmedi. Bölgede bu denli büyük bir acı karşısında tüm girişimler can kaybının az olması ihtiyaçların karşılanması dayanışmanın büyütülmesi için olmalıydı. Ama seferberlik çağrısı yapmak yerine OHAL uygulamasına geçildi.

İktidarın bu yaklaşımları ve baskılar bize yaramızı bir kez daha kendimizin saracağını

hatırlatmış oldu. Bizler de bu bilinçten hareketle bölgedeki dayanışmamızı ve yapacağımız dayanışmanın önündeki engelleri aşmak için yoğunlaştık.

Yapılan katliamdır ve halklarımıza yönelik en adice bir talan ve yağma buna eşlik etmektedir.

Göç.com

Deprem bir doğa olayı. Ama 23 yıldır deprem vergisi alıp çürük binalara, yollara, hastane binaları ve havaalanlarına izin vermek, gerekli önlemleri almamak, depremden sonra müdahale etmemek, hatta darbe yapar korkusuyla ilk günlerde asker seferberliğini de engellemek; HDP, alevi kurumları, sendikalar ve sosyalistlerin yardım organizasyonlarını engellemek, diğer illerden ve yurtdışından gelen yardımlara el koymak, bazı yardım merkezlerine kayyum atamak, OHAL ilan ederek bölgedeki isyanın ve polis şiddetinin, işkencesinin üstünü örtmek.... Hem verdikleri inşaat izinleriyle hem de hiçbir kontrole tabi olmadan para karşılığında yapılan imar aflarıyla zaten bu yıkımın başlıca sorumlusu olan iktidar, bir de yaşanan felakete “kader planı” diyerek, artık kasıtlı olduğu pek çok kesim tarafından kabul edilen geç müdahaleyle on binlerce insanın yok yere ölmesine yol açtı.

Bütün bunlara, depremden istifade ederek katliam yapmak denebilir mi?

H. Bulut

Bakın, depremin üzerinden bir ay geçti, hâlâ çadır ulaştırılmayan yerler var, en temel ihtiyaçlar bile ya yok ya da çok sınırlı, insanlar yoklukla, sefaletle bölgelerinden göçe zorlanıyor. Şimdiye kadar çok iyi iş çıkaran sivil insiyatifler güçlerini yitirmekte, insanlar işine, okuluna dönmek zorunda kalıyor, onların yerini kimler dolduracak? Devletin tutumu belli. Bu tam da belirtiğiniz gibi felaketi fırsat sayarak mağdurların canlarına, ev ve arazilerine kast etmektir. Yapılan katliamdır ve halklarımıza yönelik en adice bir talan ve yağma buna eşlik etmektedir.

Sokaklara erkenden çıkılmalı ve geniş bir teşhir kampanyası örgütlenebilmeliydi.

Göç.com

Yurtdışında, genel olarak, bu duruma yeterince hızlı bir refleks gösterilebildi mi? Devletin Kürt, Arap ve alevi halkına, yoksullara ve ilerici kesime yönelik kasıtlı, katliamcı tutumu teşhir edilebildi mi? Yardımlar ihtiyaç sahiplerine ulaştırılabildi mi? Mardef'in bu konudaki çalışmalarından da bahseder misiniz?

H. Bulut

Yardım konusunda gösterilen refleks ve çaba kanımca katliamı teşhir konusunda oldukça eksik kaldı genel olarak. Yani sokaklara erkenden çıkılmalı ve geniş bir teşhir kampanyası örgütlenebilmeliydi. Geç de olsa bu konuda birşeyler yapıldı, yapılıyor şimdi. 

İlk depremle birlikte Mardef olarak bölgede yıkımın ne boyutta olduğuyla ilgili araştırma yapmaya ve bilgi toplamaya başladık. Ailelerimizden ve bölge insanlarından aldığımız haberler bölgede büyük bir yıkımın gerçekleştiği destek ve dayanışmaya ihtiyaçları olduğu doğrultusundaydı. Maraş ve çevresinde örgütlü olmanın avantajıyla bölge ve bölge insanın sorunlarına çözüm üretebilmek için harekete geçtik.

Gelen bilgiler ve ihtiyaçlar doğrultusunda deprem kriz masasına oluşturuldu. bölgedeki çalışma ve ihtiyaçlar belirlendi. Kriz masası ile sahadaki çalışmayı uyum içerisinde yürütebilecek bir koordinasyon sağlandı.

Mardef olarak öncelikle örgütlü olduğumuz köy dernekleri, vakıflar ve bölgedeki insanlarla dayanışma içerisinde olan kurumlarla ortak bir çalışmanın gerekli olduğunu gösterdiği için tüm derneklerimize bölgede çalışma yürüten kurumlarımıza çağrıda bulunduk ve kriz masası oluşturduk.

Avrupa’da bölgenin ihtiyaçlarını karşılayacak dayanışmayı ilk, orta ve uzun vadede yapacağımız çalışmaları belirledik. Hem bölgede hem de Avrupa’dan giden arkadaşlarla sahadaki çalışmayı ve ihtiyaç sahipleri ile dayanışmayı hayata geçirdik. Öncelikle çadır, battaniye ve gıda gibi temel ihtiyaçları bölge insanlarına ulaştırmak istedik. İlk gün bölgeye yolladığımız iki tır dolusu yardıma el konuldu. Bu engellemelere rağmen insanlarımıza desteğimizi ve dayanışmamızı ulaştırmak için farklı girişimlerle bu engellemeleri aşmaya yönelik çalışmaları sürdürdük. Ve AK-EL derneği üzerinden bölgedeki yardımları ulaştırabildik. bölgedeki dayanışmamızdan rahatsız olan iktidar ve çevreleri halkla buluşmamızı engellemeye çalıştı. Mardef, AKEL ve bize bağlı köy dernekleri ile Elbistan ve Pazarcık’a 119 tır yardım ulaştırdık. Bu yardımların, köy ayrımı gözetmeksizin eşit şekilde ulaştırılmasına özen gösterdik. Barınmanın önemli olduğu bu süreçte bir çok engellemelere rağmen 400 kadar çadırı bölgeye ulaştırabildik. Fakat bu çadır yeterli değil çok daha fazlasını temin etmemiz gerekiyor. Ve tüm İnsanlarımızın ihtiyaçlarını karşılamak zorundayız.

Bizler yetersiz kaldık diye üzülürken bölgeye yolladığımız çadır yüklü 3 tıra Adıyaman’da AFAD, 2 tıra Pazarcık'ta askerler tarafından el konuldu. Mersin limanında da 100 çadırımıza el konuldu. Yardımlarımızın ulaşması ve dayanışmamız önünde büyük engellemeler var. Bu baskı ve yasaklamalara rağmen dayanışmamız sürmektedir. Bizler öncelikle örgütlü olduğumuz Maraş’ın yarasını sarmaya çalışsak da 11 ili ve büyük bir coğrafyayı kapsayan bu yıkımın ve yaşanan acının dinmesi için gereken sorumluluk bilinciyle hareket etmek istiyoruz. Tüm afet bölgesine aynı duygu ile yaklaştık. Ve gerekli hassasiyeti, dayanışmayı göstermeye çalışıyoruz. Dayanışmamızın önündeki engelleri aştıkça ihtiyaç sahipleri ile dayanışmamız baskılara rağmen sürecektir. Bir dizi bürokratik ve siyasi engellemelere rağmen Hatay’a 8, Islahiye’ye 2 ve Adıyaman Gölbaşı’na 6 tır yardım ulaştırdık.

Ayrıca geçen hafta deprem bölgesine ulaştırdığımız 5500 adet yaşam kolisi, 500 adet İstanbul, 1500 Elbistan, 1000 Nurhak, 1000 Doğanşehir, 1500 Narlı olacak şekilde iki tırla dağıtıldı. 74 tanesi Mardef, kalanı Pazem ve diğer köy derneklerinin katkısıyla toplamda 148 konteyner ihtiyaç sahiplerinin bir kısmına ulaştırılabildi.

Depremi tanrının kendilerine bir lütfu sayıp ellerini oğuşturmuş, herkesin hakkını gasp edecek, depremzedeleri mülksüzleştirecek ve borçlandıracak bir sürecin yasal dayanağını oluşturmak için mesai yapmışlar.

Göç.com

Hatay, Elbistan ve Pazarcık gibi özgün nüfus yoğunluğu olan bölgelerden büyük göçler oldu. Halen de devletin yardım elinden çok sopasını gören insanlar oralardan göçe zorlanıyor. Göç etmek istemeyen, halen enkaz altındaki ölülerini terketmeyen insanlar sonradan şehrin dışında kurulan çadırkentlere zorlanıyor. Ne yapılmalı buna karşı? Mersin, Adana gibi

birçok kente sığınan insanlara yardım ulaşabiliyor mu? Devletin nüfus yapısına müdahalesi neyi amaçlıyor size göre? Bu konuda yurtsever, devrimci ve demokrat çevreler yeterince güçlü birlikler kurabiliyor mu?

H. Bulut

Başta bölgemiz olmak üzere Kürt ve Alevilerin yaşadığı bölgelerin demografik yapısını değiştirme girişimlerine karşı mücadeleyi büyüteceğiz. Bölgenin boşaltılması, insansızlaştırılması ve demografik yapısının değiştirilmesini engelleyecek uzun vadeli bir çalışmayı hayata geçireceğiz. Mevcut iktidarın resmi Gazete’de yayınladığı 126 sayılı kararname ile tüm plan hazırlık, askı ve itiraz süreçleri devre dışı bırakıldı. Depremi tanrının kendilerine bir lütfu sayıp ellerini oğuşturmuş, herkesin hakkını gasp edecek, depremzedeleri mülksüzleştirecek ve borçlandıracak bir sürecin yasal dayanağını oluşturmak için mesai yapmışlar. Deprem olmayan alanlarda bile kentsel dönüşüm diyerek senelerdir rant elde edenler, evi başına yıkılmış, geleceğini yitirmiş halkın çaresizliğinden yeni bir rıza üretmeye çalışacak. Buna kesinlikle izin verilmemeli. Bölgenin yeniden inşası için hiçbir hazırlık yapmadan, ihtiyaç sahiplerinin gereksinimleri ve bilimsel öncelikler dikkate alınmadan ortaya konan rantçı kapitalist yaklaşımlar, yaşayacağımız tehlikelerin ne olduğunu görmemizi sağladı.

Yeniden inşa sürecinin yörenin gerçek sahiplerinin yaşam alanları gözetilerek, yitirdiğimiz canların anıları ve atalarımızın kültürel dokuları mirasları korunarak yürütülmesi gerektiğini düşünüyoruz.

ÖNERİLEN İÇERİKLER

Yazar Postları

DİPTEN GELEN DALGA SAHİPSİZ KALMASIN Menderes İnanç

Türkiye yeni bir yol ayrımında. Uzun zamandır beceriksiz siyaset kurumunun algı operasyonları ile baskı altına alarak yönetilen ve iktidarın algı operasyonlarının etkisinde olan toplum kesimleri, güvenlikçi politikalar ve yoksulluğun tavan yapması ile birlikte bir çok olumsuzluğu fark etmiş

AKREP GİBİSİNİN KARDEŞİM ALİ RIZA GELİRLİ YAZDI

Savaşın ticari dayanaklarını sorguluyorsun; ahlaki dayanaklarından habersizsin kardeşim. Sana kardeşim diyorum, zira, aynı canlı varlığın üyesiyiz; başka bir sıfat bulamıyorum. Düşünmüyorsun savaşın yolları neden bu kadar kalabalık, barışın yollanır niçin bu kadar tenha diye.

YENİ GÖÇMENLER YENİ İŞLER Engin Erkiner

Yapay zekanın emekçilerin çalışma alanlarını yok edeceğini savunanlar kapitalizmin yeni iş üretme özelliğini unutuyorlar. Bazı işlerin alanı daralırken, eskiden düşünülmeyen yeni iş alanları ortaya çıkabilir. Bunların büyük bölümü düşük ücretli işçiler içindir ve özellikle göçmenler tarafından

ÇİFT SÜRGÜNLÜK ÇEŞİTLERİ Engin Erkiner

Çift sürgünlük, aynı ülkeye ya da farklı ülkelere olmak üzere iki çeşittir.Isabelle Allende Ein weiter Feld adlı romanında İspanya iç savaşındacumhuriyetçilerin saflarında yer alan, yenilgi üzerine Pirene dağlarını geçerek Fransa’ya gelen bir kadın ve erkeği anlatır.

YENİ İLTİCA YASASI Engin Erkiner

Avrupa Parlamentosu iltica başvurularıyla ilgili yeni kısıtlamalar içeren bir yasayı kabul etti. Bu yasa Avrupa Komisyonu’nda onaylandıktan sonra yürürlüğe girecek. AB çapındaki bu yasaya üye her ülkenin de ulusal yasaları içinde yer vermesi gerekiyor.

ZENGİN MUTFAĞI’NDAN EYLÜL FIRTINASI’NA Süleyman KUŞ

Zengin Mutfağı adı film, “15/16 Haziran İşçi Kalkışmasını"(1) izleyen dönemde ırkçı-faşist örgütlenmelerin sermayeciler tarafından nasıl beslenip organize edildiğini, kimi resmi organlarca kollandığını, bir villanın mutfağı ve onun emektar aşçısı çevresinde ustalıkla anlatır.

PARA YERİNE KART Engin Erkiner

Almanya’da ilticacılara yönelik yeni bir uygulama başladı; nakit para verilmiyor, kendilerine verilen karttaki krediyi kullanarak alışveriş yapıyorlar. Nakit paranın karşılığı kartta bulunduğuna yani devletin ödemesinde azalma olmadığına göre, bu uygulamanın amacı nedir?

BUHRAN GÜNLERİNDE SAVAŞ SENARYOLARI Menderes İnanç

Türkiye ekonomik olarak derin bir buhran yaşamaktadır. Çoklu krizlerin içerisinde yaşayan bir ülkenin siyasi partilerinin şuursuzca tavır ve davranışları, siyaset değil siyasetsizliktir! Toplumun % 50’si muhalif olduğu halde, siyaset kurumunun çıkar ilişkilerine dayanarak epey palazlandığı