Almanya Göçmen Isçilerini Neden Basarisizliga Ugratmaya Devam Ediyor?

Göçmen isçiler, savas sonrasi yillarda Almanya’nin hizli ekonomik büyümesinin temelini olusturdu, ancak bu büyümenin faydalari esit bir sekilde dagitilmadi. Bugün, güvencesiz isçiler Almanya’nin dislayici ekonomik sistemine karsi çikiyorlar. Almanlarin çogunlugu için 1950 ve 1970 yillari arasinda net reel ücretler üç kat artmistir. Sanayi isçileri bu dönemde maaslari bes kat arttigi için bu kazanimlarin büyük kismini gördüler. Ancak Wirtschaftswunder (ekonomik mucize) olarak bilinen dönemin faydalari esit bir sekilde dagilmadi. 1956 ve 1966 yillari arasinda Bati Almanya’daki yabanci isçilerin sayisi 95.000’den 1,3 milyona yükselmis ve 1968’de depresyonun neden oldugu durgunlugun ardindan 1973’te tekrar 2,6 milyona çikmistir. Bu isçilerin çogu çok az istihdam hakkina sahipti ya da hiç degildi ve genellikle Alman sosyal demokrasisiyle iliskilendirilen savas sonrasi güçlü is kanunlari ve toplu is sözlesmeleri kapsamina girmiyorlardi. Diger Avrupa ülkeleri de benzer ise alim programlari gelistirmis olsa da, Bati Almanya’ninki en sofistike ve kapsamli olanlardan biriydi. Federal Cumhuriyet 1955’te Italya ile baslayarak Ispanya, Yunanistan, Türkiye, Fas ve Yugoslavya ile de Almanya ekonomisinin kayit disi sektörlerinde istihdam edilmek üzere isçi alimi anlasmalari imzaladi. Bu girisim, savas sonrasi yillarda vasifsiz ve yari vasifli isgücü için büyük bir talep yaratan hizli endüstriyel genislemeye bir yanitti. Dolayisiyla bu isçiler, Almanya’nin savas sonrasi yillardaki hizli ekonomik büyümesinin üzerine insa edildigi temeli olusturdu. Gastarbeiter (misafir isçi) programinin 1970’lerde sona ermesinin üzerinden yaklasik elli yil geçmesine ragmen, Orta Avrupa ülkesinin göçmen isçilere sagladigi korumalarda hala bosluklar var. Bu isçiler, Almanya’nin isçi sinifinin daha güvenceli kesimlerini kapsayan toplu is sözlesmelerinin disinda tutulmaya devam ediyor. Bir Ülke, Iki Sistem Almanya, is konseyleri ve sendikalarin çalisma politikasinin sekillendirilmesinde devleti bilgilendirdigi ikili bir temsil sistemi izlemektedir. Teorik olarak federal anayasa, göçmenlik statülerine bakilmaksizin tüm isçilere her iki kanala da katilma yoluyla temsil hakki tanimaktadir. Ancak uygulamada, prensipte kendilerini temsil etmesi gereken isyeri temsilcilikleri ve sendikalar tarafindan seslerinin duyulmasi bir yana, tüm isçiler greve bile gidememektedir. Bunun nedeni, Gastarbeiter döneminden kalan ve isçilerin hareketine ve siyasi katilimina kisitlamalar getiren yasalarin bugün de yürürlükte olmasidir. Ancak göçmen isçiler bu elverissiz kosullarda örgütlenmenin yollarini her zaman bulmuslardir. 1973 yilinda Köln-Niehl’deki otomotiv isçileri grevi, diger adiyla Gastarbeiter veya Türk grevi, Almanya’nin savas sonrasi toplumsal sözlesmesinin dislayici kisitlamalarina karsi çikan isçi öz-örgütlenmesinin en ikonik örneklerinden biriydi. O yilin Agustos ayinda Ford otomotiv fabrikasi, Türkiye’ye yaptiklari tatilin ardindan ise geç dönen üç yüz isçiyi isten çikardi. Göçmen isçilerin temsilini reddeden is konseyi, daha sonra fabrikadaki diger göçmen isçilerin karari geri çekmek için yönetimle görüsmelere baslama taleplerini reddetti. Daha önce yapilan bir is konseyi kurma girisimi, listedeki bir göçmen isçinin konsey kurmak için gerekli bilgi ve dil becerisine sahip olmadigi gerekçesiyle reddedilmisti. Bu, göçmen isçiler ile yönetim arasindaki ilk büyük sikayet degildi. Fabrikadaki gastarbeit isçileri daha önce de kötü çalisma kosullarindan, tikis tikis yatakhanelerden ve Alman meslektaslarina kiyasla daha düsük ücretlerden sikayet etmislerdi. Ford’daki isçilerin çogunlugunu temsil eden IG Metall sendikasi bu sorunlarin farkindaydi. Kirilma noktasi, yönetimin Ford fabrikasinin “cehennemi” olan Y-hall’da düsük ücret karsiliginda agir islerde çalisan isçilerden, isten çikarilan isçilerin mesailerini geç saatlere kadar çalisarak telafi etmelerini istemesiyle geldi. Bir grup çalisan 24 Agustos aksami operasyonlari durdurdu ve diger salonlardan isçilerle bir araya gelerek ana kapilari kapatti ve fabrikayi fiilen kapatti. Taleplerini belirten brosürler astilar: saatlik ücretlerin bir Alman marki artirilmasi, tatil süresinin alti haftaya uzatilmasi, isten çikarilan isçilerin ise geri alinmasi, göçmen isçilere Alman meslektaslariyla esdeger ücret ödenmesini saglamak için ücret kademelerinin gözden geçirilmesi ve grevdeki isçilerin idari yansimalara karsi yasal olarak korunmasi. Grevdeki isçilerin temsil edilmedigi konsey ve IG Metall, isçilerin yaninda yer almak yerine yönetimle özel müzakereler yürüttü. Bunun hukuki açidan anlami, grevin yasadisi olduguydu. Yasalara karsi olmalarina ragmen, isçiler kendi örgütlenme komitelerini kurarak greve devam etmeyi seçtiler. Grev büyüdü. Yaklasik iki bin isçi fabrika zemininde uyudu ve vardiyalar halinde kapilari kapatti. Içeride, is konseyi ve IG Metall, grevci isçilerden herhangi bir temsilci olmaksizin yönetimle görüsmelere devam etti. Disarida ise polis ve medya, Türkenterror (Türk terörü) olarak adlandirilan olayi bastirmak ve örtbas etmek için alana yigildi. Besinci gün, grevci isçiler grevci olmayan – çogunlukla Alman – meslektaslari tarafindan direnisle karsilasti ve bu da bir kargasaya yol açti. Bu durum polise harekete geçmek ve grevi siddet kullanarak bastirmak için bir bahane verdi. Isyeri temsilciligi ve IG Metall’in müdahale etmemesi, yönetim tarafindan çok sayida tutuklama ve isten çikarmaya yol açti. Federal Göçmen ve Mülteci Dairesi de 1965 tarihli Yabancilar Yasasini ihlal ettiklerini tespit ettigi bazi isçileri sinir disi etti. Bu yasa “Federal Cumhuriyet’in önemli çikarlarina halel getiren” kisilerin sinir disi edilmesine izin veriyordu. Bir hafta sonra grev sona erdi. Isçiler yenilmisti ama mücadeleleri bosa gitmemisti. Grevci isçilerden birinin sözleriyle: On yildan fazla bir süre sonra, grevimizin oradakiler üzerinde biraktigi izleri hala duyuyoruz. Yönetim hosnutsuzlugu duyar duymaz asagiya iniyor ve durumu yatistirmaya çalisiyor. Biz isçilerin bir güç oldugunu ve biz olmadan fabrikada hiçbir seyin yürümeyecegini gösterdik. Her seyi elde edemedik. Ancak binlerce isçinin durumlari hakkinda farkindaliklarini arttirdik. Modern Gastarbeiters olarak Gig Isçileri? Hizlica elli yil ileri gittik ve baska bir büyük kavsaktayiz. Geçtigimiz yil, özellikle Almanya’daki gida ve market dagitim sektöründe göçmen isçi grevleri kresendo yapti. Bu grevler ayni zamanda Gorillas isçileri tarafindan baslatilan vahsi kedi eylemleriyle de basladi. Berlin merkezli bir dijital market teslimat platformu olan Gorillas, 2021 yilinda 1 milyar avronun üzerinde bir degerleme olan unicorn statüsüne ulastiginda ün kazandi. Sirket bugüne kadar yedi ülkede daha faaliyet gösteriyor. Gorillas’in depolarinda yapilan isler çogunlukla yiyecekleri paketlemek ve bisikletlerle teslim etmekten olusuyor. Sirt çantalari yaklasik 8 kilogram (17 pound) agirliginda, ancak bazi isçiler paketlerinin çok daha agir oldugunu ve ortalama teslimat mesafesinin yaklasik 5 kilometre (3 mil) oldugunu iddia ediyor. Sirket isçilere federal olarak zorunlu kilinan asgari ücretin yani sira bahsis de ödüyor. Ancak sirket tarafindan yapilan yaygin ücret hirsizligi, zaten yetersiz olan bu ücretleri daha da düsürüyor. Siparisler Gorillas uygulamasi üzerinden geliyor ve dagitim merkezleri tarafindan dakikalar içinde hazirlanip gönderiliyor. Gorillas çalisanlarinin çogu Almanya’ya sadece çalismak için degil, egitim ve bos zamanlarini degerlendirmek için gelen göçmenlerden olusuyor. Hindistan, Banglades, Pakistan, Arjantin ve Uruguay gibi ülkelerden geliyorlar. Bununla birlikte, istihdam statülerinin güvencesiz dogasi (vizeleri çalisma veya egitim sartina baglidir) ve sagladiklari isgücü açisindan yeni bir sey yoktur. Gastarbeiterlar gibi onlar da ya çok az Almanca konusuyorlar ya da hiç konusmuyorlar ve Alman yasalarinda öngörülen haklar hakkinda çok az bilgiye sahipler. Zaman içinde onlar da çalisma kosullarindan mutsuz olmus ve iyi ücret ve sosyal güvenlik vaat eden bir sistemden hayal kirikligina ugramislardir. Yasal olarak temsil edilemedikleri için kendi baslarina örgütlenmeyi seçtiler ve politikacilarin ve sendikalarin aksi yöndeki tavsiyelerine ragmen bir dizi vahsi greve gittiler. Buna karsilik sirket isçileri topluca isten çikardi. Gorillas isçilerinin örgütlenmesi, Berlin’de buz gibi bir kis yasanirken çalisma kosullarinin iyilestirilmesine yönelik taleplerini ilettikleri dönemde basladi. Bu talepler arasinda yagmur ve rüzgar geçirmez ceketler, eldivenler, ayakkabilar ve buzlu yollarda bisiklete binmemek için ücretli izin verilmesi de yer aliyordu. Yönetimin yanit vermemesi, çogunlugu henüz deneme süresinde olan isçilerin isten çikarilma korkusuyla gizli toplantilar düzenlemesine yol açti. Kendilerine Gorillas Isçi Kolektifi (GWC) adini veren bu isçiler, sadece kötülesen çalisma kosullari için degil, ayni zamanda eksik bahsis ve ücretler için de yönetimden hesap sormanin yollarini tartismak üzere düzenli olarak toplandilar. Yüksek düzeyde personel degisimi, GWC’nin sendikalarla çalismasini zorlastirdi ve bu da isgücünün kolektifin saglayabileceginden daha yüksek bir oraninin imzali üye olmasini gerektirdi. 2021 Ilkbaharinda GWC üyeleri, zor kosullara ragmen, yaz aylarinda baslayacak bir dizi yaban kedisi grevi öncesinde gösteriler düzenledi. Bu gösteriler ve vahsi grevler, GWC’nin uluslararasi taninirlik kazanmasi için çok önemliydi ve bu da yönetim, sendikalar ve politikacilar üzerinde baski olusturmak için gerekliydi. Ardindan politikacilar sahneye çikti. Sosyal Demokrat Parti’nin federal çalisma ve sosyal isler bakani Hubertus Heil, sonbaharin baslarinda sirket ve isçilerle bir araya geldi. Heil önce yönetimle özel olarak görüstü ve bu görüsmede GWC’den herhangi bir temsilci istemedi. Daha sonra isçilerle kamuoyu önünde bir araya gelen Heil, düzinelerce kameraya gülümseyerek olayi bir halkla iliskiler gösterisine dönüstürdü. Isçilerin karsilastiklari sorunlar hakkinda bilgi aldi. Isçiler sorunlarini içtenlikle paylastilar ve belirli yasalara atifta bulunarak sirketin nasil yasadisi davrandiginin altini çizdiler. Heil ise büyüklük taslayan bir hayretle karsilik verdi: Isçilere bir is konseyi kurmalarini söylemeden önce “Vay canina, hazirliklisiniz” dedi. Heil’in tavsiyesi, verdigi siradan tavsiyenin düsündürdügü kadar basit degildi. Gorillas’ta çalisan isçilerin alti aylik bir deneme süresi var ve bu süre zarfinda yönetim onlari herhangi bir yasal süreç olmaksizin isten çikarabiliyor. Bu da örgütlenmeyi zorlastiriyor. Ayrica, isçilerin güvencesiz konumunu ve 2021 yazinda bir seçim konseyi kurma niyetlerini fark eden yönetim, aktivist isçilere terfi ve yeni pozisyonlar teklif ederek onlari satin almak gibi sendikalasmayi önleyici stratejiler izledi. Isçileri satin alamayan yönetim, daha sonra bir isçi konseyinin örgütlenmesiyle ilgili yasal süreci atlatmaya çalisti. Sonbaharda yapilan seçimlerde, yöneticiler sirada bekleyen isçileri oy kullanmak yerine kuyruktan ayrilmaya ve sirket hesabindan bira içmeye davet etti. Bu ikna çabalari basarisiz oldu ve isçiler kendi konseylerini kurmayi basardilar. Gorillas daha sonra yasal olarak seçilmis isyeri konseyine bir degil iki kez dava açarak demokratik süreci baltalamaya çalisti. Gorillas her iki davayi da kaybetti ve sonunda isçiler, sirketin simdi gayrimesru bir temsil organi olarak dava ettigi kendi isyeri konseylerine kavustu. Bir isyeri temsilciligine sahip olmak Almanya’da temsiliyet arayisinda gerekli bir adimdir – GWC’nin aylar süren mücadele ve fedakarliklardan sonra cesaretle attigi bir adim. Ancak bu cesur hamlenin kazanimlarinin sürdürülebilir olup olmayacagi belirsizdir. Gorillas’in kolayca ise alip isten çikarabilecegi sürekli degisen bir isgücüne dayanan is modeli, uzun vadeli kurumlar olusturmayi dogasi geregi zorlastiriyor. Gorillas çalisanlarinin çogu sirkette sadece birkaç ay kaliyor ki bu süre, yönetimin konseyin kosullarin iyilestirilmesi taleplerini reddetme kararina itiraz etmek için gereken süreden daha kisa. Dahasi sirket, vahsi grevlere katilan yüzlerce isçiyi isten çikararak yeni kurulan konsey içindeki örgütlenme tabanini zayiflatti. Diger birçogunun ise isten çikarilmalarina itiraz etmek için açtiklari davalar devam ediyor. Isçilerin bu davalari takip edecek ve mahkemelerde haklarini arayacak kaynaklara (zaman ve sabir dahil) sahip olup olmadiklari süphelidir. Bununla birlikte, GWC’nin mücadeleleri, Berlin’deki toplum örgütleyicilerinin destegi sayesinde, platform isçilerinin ve haklarinin taninmasi için ilk kivilcimlari yaratti. Bugün, tipki 1973’te oldugu gibi, güvencesiz isçiler Almanya’nin dislayici ekonomik sistemine karsi direniyor. Ileriye dönük görev, sadece sosyal demokrasinin kazanimlarini insa etmenin degil, ayni zamanda bu kazanimlari vatandasliktan bagimsiz olarak tüm isçi sinifini kapsayacak sekilde genisletmenin bir yolunu bulmak olmalidir. *Bu yazi Jacobin Magazine’de Ingilizce olarak yayinlanmis ve Gaste Avrupa tarafindan çevrilmistir. Çeviri: Nihal Kalender

ÖNERİLEN İÇERİKLER

Yazar Postları

DİPTEN GELEN DALGA SAHİPSİZ KALMASIN Menderes İnanç

Türkiye yeni bir yol ayrımında. Uzun zamandır beceriksiz siyaset kurumunun algı operasyonları ile baskı altına alarak yönetilen ve iktidarın algı operasyonlarının etkisinde olan toplum kesimleri, güvenlikçi politikalar ve yoksulluğun tavan yapması ile birlikte bir çok olumsuzluğu fark etmiş

AKREP GİBİSİNİN KARDEŞİM ALİ RIZA GELİRLİ YAZDI

Savaşın ticari dayanaklarını sorguluyorsun; ahlaki dayanaklarından habersizsin kardeşim. Sana kardeşim diyorum, zira, aynı canlı varlığın üyesiyiz; başka bir sıfat bulamıyorum. Düşünmüyorsun savaşın yolları neden bu kadar kalabalık, barışın yollanır niçin bu kadar tenha diye.

YENİ GÖÇMENLER YENİ İŞLER Engin Erkiner

Yapay zekanın emekçilerin çalışma alanlarını yok edeceğini savunanlar kapitalizmin yeni iş üretme özelliğini unutuyorlar. Bazı işlerin alanı daralırken, eskiden düşünülmeyen yeni iş alanları ortaya çıkabilir. Bunların büyük bölümü düşük ücretli işçiler içindir ve özellikle göçmenler tarafından

ÇİFT SÜRGÜNLÜK ÇEŞİTLERİ Engin Erkiner

Çift sürgünlük, aynı ülkeye ya da farklı ülkelere olmak üzere iki çeşittir.Isabelle Allende Ein weiter Feld adlı romanında İspanya iç savaşındacumhuriyetçilerin saflarında yer alan, yenilgi üzerine Pirene dağlarını geçerek Fransa’ya gelen bir kadın ve erkeği anlatır.

YENİ İLTİCA YASASI Engin Erkiner

Avrupa Parlamentosu iltica başvurularıyla ilgili yeni kısıtlamalar içeren bir yasayı kabul etti. Bu yasa Avrupa Komisyonu’nda onaylandıktan sonra yürürlüğe girecek. AB çapındaki bu yasaya üye her ülkenin de ulusal yasaları içinde yer vermesi gerekiyor.

ZENGİN MUTFAĞI’NDAN EYLÜL FIRTINASI’NA Süleyman KUŞ

Zengin Mutfağı adı film, “15/16 Haziran İşçi Kalkışmasını"(1) izleyen dönemde ırkçı-faşist örgütlenmelerin sermayeciler tarafından nasıl beslenip organize edildiğini, kimi resmi organlarca kollandığını, bir villanın mutfağı ve onun emektar aşçısı çevresinde ustalıkla anlatır.

PARA YERİNE KART Engin Erkiner

Almanya’da ilticacılara yönelik yeni bir uygulama başladı; nakit para verilmiyor, kendilerine verilen karttaki krediyi kullanarak alışveriş yapıyorlar. Nakit paranın karşılığı kartta bulunduğuna yani devletin ödemesinde azalma olmadığına göre, bu uygulamanın amacı nedir?

BUHRAN GÜNLERİNDE SAVAŞ SENARYOLARI Menderes İnanç

Türkiye ekonomik olarak derin bir buhran yaşamaktadır. Çoklu krizlerin içerisinde yaşayan bir ülkenin siyasi partilerinin şuursuzca tavır ve davranışları, siyaset değil siyasetsizliktir! Toplumun % 50’si muhalif olduğu halde, siyaset kurumunun çıkar ilişkilerine dayanarak epey palazlandığı