AVRUPA’DA ÇİFTÇİ EYLEMLERİ Engin Erkiner
AVRUPA’DA ÇİFTÇİ EYLEMLERİ Engin Erkiner
Çiftçi eylemleri önce Almanya’da başladı. Binlerce çiftçi değişik kentlerde traktörlerle yolları kapatarak gösteri yaptı. Hükümet, tasarruf tedbirleri bağlamında çiftçilerin kullandığı motorine yapılan sübvansiyonu kaldırmıştı. Gösteriler sonucu daha az sübvansiyon kabul edildi ama gösteriler sürdü ve hükümet yeniden taviz vermek zorunda kaldı.
Ardından Fransa ve Belçika’daki eylemler geldi. Paris ve Brüksel’e traktörleriyle inen çiftçiler tarım gelirlerinin yükseltilmesini talep ettiler. Son olarak İspanya’da da çiftçi eylemi yaşandı.
Çiftçilerin ülkelere göre değişmeyen ortak talebi, Avrupa Komisyonu’nun çevreyikorumak gerekçesiyle aldığı tarım ürünlerinde pestisid kullanılmasının yasaklanmasıydı. Protestolar sonucu Komisyon yasayı geri çekti. Başka ülkelerde de çiftçi eylemleri gündeme gelebilir.Bu eylemlerden hangi sonuçlar çıkarılabilir?
Birincisi; en az 40 yıldan beri işçiler Avrupa çapında eylem yapmadıkları gibi yapılana da destek vermiyorlar. İşçi eylemleri tek ülkeyle sınırlıdır, Avrupa Sendikalar Birliği vardır ama kıta çapında bırakın ortak eylemi, dayanışma eylemi bile yoktur. Önceki yıllarda ATTAC’ın da Avrupa çapında eylemleri vardı.
İkincisi; bizde “politika sokakta yapılır” diye konuşulur ve konuşmakla yetinilir.
Çiftçiler politikanın sokakta nasıl yapılacağını gösterdiler. Eylemleri sonucu gerek Almanya gibi ülkelerde hükümetin önlemleri geri çekildi ve gerekse de Avrupa Birliği çapındaistediklerini aldılar. Haziran ayı sonunda Avrupa Parlamentosu seçimleri var. Tarımın ekonomide önemli ağırlığının bulunduğu Fransa ve İspanya gibi ülkelerde çiftçilerin eylemleri bütün partiler için önemlidir. Almanya’da ise eylemlerin yaygınlığı bütün partiler için uyarıcı oldu. Çiftçiler eylemlerini desteklediklerini iddia eden aşırı sağ grupları aralarına almadılar.
Bir başka sokakta politika örneği ırkçılık ve yabancı düşmanlığı konusunda yaşandı.
Almanya kentlerinde AfD’ye karşı eylemler değişik kentlerde sürüyor. AfD’nin gençlik örgütünün aşırı sağcı olarak belirlenmesi ve Anayasayı Koruma Örgütü tarafından gözetlenmesine karar verilmesine karşı AfD Köln’de dava açtı ve kaybetti. Mahkeme, bu gençlik örgütünün İslam düşmanlığı yapmasının yanı sıra Almanya vatandaşlarını kökenlerine göre ayırarak insan haklarını çiğnediğini belirtti.
Bu anlayışa göre kişinin Alman sayılabilmesi için en az üç kuşaktır Alman olması gerekiyor. Bunlara Almanlar arasında Biodeutsch (saf Alman) da deniliyor. Yaygın ve yoğun gösteriler olmasaydı mahkemeden böyle bir karar çıkmayabilirdi, ek olarak CDU da AfD ile kesinlikle işbirliği yapılmayacağını bir kere daha açıklamak zorunda kalmazdı.