GÖÇMEN TOPLUMU NASIL DEĞİŞTİRİR? (2) Engin Erkiner
GÖÇMEN TOPLUMU NASIL DEĞİŞTİRİR? (2)
Almanya’da “kayıp kuşak” olarak da adlandırılan ikinci kuşak çoğunluk toplumunun değişmesinde önemli rol oynadı. Birinci kuşak Alman toplumunun kenarında yaşıyordu denilebilir. Türk mahalleleri ve buralarda berberler, bakkallar, seyahat acenteleri, kısacası yaşamak için gerekli herşey vardı. Birkaç cümle Almanca bilmek yeterliydi, gerisi Türkçeydi.
Birinci kuşağın çocukları okula gitmeye başlayınca yıllarca işle ev arasında ve kendi içine kapalı hayat süren göçmenler topluma açılmaya başladılar. Bu açılma sürtüşmeler temelinde gelişti.
Alman toplumunda belirgin ırkçılık vardı ve okula giden çocukların iyi eğitim görmemesi için çabalıyordu. Göçmen anne-babanın çocuklarının eğitimiyle ilgilenmemesi, para harcanmasın diye anaokuluna göndermemesi de bu çocukların iyi eğitim görememesinde önemli faktördü.
İkinci kuşağın “kayıp kuşak” olarak adlandırılmasının nedeni, sadece Almanya’da değil Türkiye’de de kendilerini yabancı hissetmeleridir. Almancaları gibi Türkçeleri de kötüydü. Yıllardır içinde yaşadıkları Alman toplumundaki bazı alışkanlıkları kaçınılmaz olarak edindikleri için tatilde Türkiye’ye gittiklerinde akranlarıyla anlaşamıyorlardı.
Bu kuşağın önde gelen sorunu yabancı düşmanlığıydı. Bunu dönemin “göçmen işçi edebiyatı” olarak adlandırılan şiir, öykü ve romanlarında da görebiliriz. Yazarların büyük bölümü edebiyatı bilmiyordu. Edebiyat öncelikle kurgudur, yaşadıklarını anlatmak değildir. Göçmen işçi edebiyatının yazarlarının konuları ise yaşadıklarıydı. Bu yapıtlar için “sosyolojik edebiyat” belirlemesi doğrudur. Ortak konu yabancı düşmanlığıydı; Almanlar kötü, Türkler iyiydi.
Bu kuşak içinden iyi eğitim görerek sivrilenler de oldu ama bunun için büyük mücadele vermeleri gerekti. Özellikle kadınlar için durum daha zordu çünkü Alman toplumundaki gelişmiş ırkçılığın yanı sıra ailelerinin de baskısı altındaydılar. Alman kadınlarının yaşadığı özgürlüğe imreniyorlardı ama bunun için ailelerinin getirdiği engelleri de aşmaları gerekiyordu.
Bu dönemin popüler yazarlarından ve Almanca yazan Saliha Scheinhardt’ın bir kitabının adının “Kan Ağlayan kadınlar” olması bu ortamın sonucudur.
İkinci Dünya Savaşı’nı yaşamış, Hitler faşizminin psikolojik etkisini taşıyan kuşak ölmeye başladı. Bu insanların çok azı kendilerini o psikolojik etkiden kurtarabilmişti.
Almanya toplumunu sarsan ve Nazi geçmişle hesaplaşmanın yolunu açan 68 hareketinin toplumdaki yabancıların (o yıllarda göçmen kelimesi kullanılmazdı, çünkü göçmen yerleşikliği ifade ederdi) haklarını savunması önemlidir. Üstün Germen ırkı anlayışının geriletilmesinde yabancıların daha fazla hak sahibi olmalarının savunulması önemlidir.
68 hareketi hemen hiç Almanca bilmeyen birinci kuşakta değil ama ikinci kuşakta aradığı müttefiki buldu. 68 hareketinin ürünlerinden birisi olan Yeşiller’in yabancı kökenli milletvekilleri bu anlayışın sonucudur.
İkinci kuşak zorlu bir mücadeleyle toplumda tutundu ve 1990 sonrasında yaşanan değişimde belirleyici oldu. Üçüncü ve sonrasındaki kuşağın yolunu açtı.