GÖÇMEN TOPLUMU NASIL DEĞİŞTİRİR? Engin Erkiner
GÖÇMEN TOPLUMU NASIL DEĞİŞTİRİR? Engin Erkiner
Göçmen girdiği toplumda azınlıktır; zamanla toplumu değiştirir ama daha büyük oranda kendisi değişir. Değişmeye gösterilen direnç iki taraflıdır. Göçmen içine kapanır, ülkesinden gelenlerle toplu olarak birlikte yaşar ve yıllarca neredeyse hiç değişmeyebilir.
Çoğunluk toplumu ise göçmenlere yıllarca alışamayabilir. Mesela Almanya’da Nazi kültürüne sahip olan kuşak hayatta iken bu sorun belirgin olarak görülebiliyordu.
Göçmen denilmez yabancı denilirdi.
1980’li yıllarda genellikle yeni oluşan Yeşiller hareketi çevresinden olan Almanların şöyle bir afişi vardı: Yabancılar, bizi bu Almanlarla yalnız bırakmayın!
Değişim çocukların okula gitmesiyle ya da ikinci kuşakla birlikte başlayacaktır. Bu değişim de büyük sorunlarla birlikte gerçekleşebilir.
Mesela Almanya’da 1980’li yıllarda ilkokula başlayan Türk çocukları genellikle Almanca bilmezlerdi. Aileleri tarafından, masraf olmasın diye, anaokuluna gönderilmemişlerdi. Bu çocuğun başarılı olması mümkün değildir ve kısa sürede “geri zekalılar okulu” olarak da anılan Sonderschule’ye gönderilirler.
Almanya’daki eğitim sistemi göçmenler dikkate alarak hazırlanmamıştır, bu nedenle de çocukluktan başlayarak Almanca bilmeyeni dışlar. Bazı öğretmenler ellerinden geldiği kadar fazla göçmen öğrenciyi bu okullara gönderirler. Bu okula gidenin daha sonra iyi eğitim görme şansı yoktur. Göçmen çocuk küçük yaştan başlayarak toplumun kenarına itilir. Veliler bir şey yapamazlar çünkü Almancaları olmadığı için öğretmenlere dertlerini anlatamazlar.
Tanınmış bir örnek vermek gerekirse: eşi Özlem Türeci ile birlikte Korona aşısının çeşitlerinden birisini bulan Uğur Şahin küçük yaşta işçi çocuğu olarak Almanya’ya gelir. İlkokuldan Sonderschule’ye gönderilmek üzereyken komşuları olan bir Alman müdahale eder, çocuğun zeki olduğunu öğretmenine anlatır, muhtemelen tartışır da ve Uğur Şahin normal eğitime devam edebilir.
Alman toplumu bu iki ismi kendi bilim insanları olarak gururla benimsemiştir. Otuz yıl önce bu mümkün değildi. Göçmen içine girdiği toplumu nasıl değiştirir sorusuna genel bir cevap vermek zordur.
Hangi tür göçmen, hangi topluma gelmiştir?
Mesela göçmenlerin ve yerleşik olanların aynı dinden olması önemlidir, uyumu kolaylaştırıcı etkiye sahiptir. Almanlar dine önem veren bir halk olmadıkları için Türklerin Müslüman olması önemli sorun olmamıştır. Ne ki, sahip olunan dinin özelliklerinden hareketle uyumsuzluklar ortaya çıkmıştır. Mesela kurban bayramında hayvanların uyuşturulmadan kesilmeleri sorun iken, kadınların geri planda tutulmaları bir başka sorun olmuştur.
Türkiye’deki en büyük göçmen grubunu oluşturan Suriyeliler için din, içine gelinen toplumla uyumda engel değildir. Türklerdeki tarihi Arap karşıtlığı ise –Birinci Dünya Savaşı’nda bizi arkadan vurdular- önemli bir engeldir.
Kimler, hangi topluma geldiler?
Göçmenin nasıl değişeceği ve nasıl değiştireceği bu ikisi birlikte bulunan sorunun cevaplandırılmasına bağlıdır.
Gelecek yazıda Almanya’daki Türk işçilerinin çocuklarının –ikinci kuşak- özellikle 1980’li yıllardaki yaşamlarından örnekler vererek bunlara neden “kayıp kuşak” denildiğini anlatmaya çalışacağım.