20 HAZİRAN DÜNYA MÜLTECİLER GÜNÜ HERKES İÇİN KORUNMA HAKKI
20 HAZİRAN DÜNYA MÜLTECİLER GÜNÜ: HERKES İÇİN KORUNMA HAKKI
Bu yılki Dünya Mülteciler Günü’nün sloganı, herkes için korunma hakkıdır. Açlıktan, savaştan, çevre felaketinden, politik baskılardan kaçmak zorunda kalan herkes için korunma hakkı!
Kısa süre önce Avrupa Birliği Dışişleri Bakanları toplantısında mültecilik hakkını neredeyse ortadan kaldıran bir anlaşma yapıldı. Buna göre, AB ülkelerine gelen mülteciler sınırlardaki kamplarda tutulacaklar ve ilk işlemleri burada yapılacaktır. Bunların başvurularının büyük çoğunluğunun reddedileceği kesindir denilebilir. Ek olarak Afrika’dan gelen mültecilerin çoğunluğunun hareket noktası Tunus’a da mültecilerin Akdeniz üzerinden AB ülkelerine geçmemesi için yüksek miktarda para teklif edildi.
Bu uygulama yeni değildir. Türkiye aynı amaçla yıllardan beri AB fonlarından para almaktadır. Bu ödemenin iki amacı vardır:
Birincisi; Türkiye’nin Suriye, Irak, Afganistan ve daha az oranda başka ülkelerden gelen mültecileri tutması, Ege denizi üzerinden Yunanistan’a geçişlerini engellemesidir.
İkincisi; Türkiye’de konuk statüsünde bulunan (ülkede mülteci yasası yoktur) bu insanların eğitim ve bir oranda sağlık gibi bazı ihtiyaçlarının karşılanmasıdır. Hiçbir ihtiyaçlarının karşılanmaması durumunda insanlar kaçınılmaz olarak Ege sahillerine yığılacaktır.
Bulgaristan ve Yunanistan’a kara yoluyla geçiş mümkün değildir.
Dünya Mülteciler Günü’nden birkaç gün önce Akdeniz’de facia yaşandı. Yaklaşık 750 mülteci kişi taşıyan büyük bir tekne alabora olarak battı. Ölü sayısı bilinmiyor ama en az 500 olarak tahmin ediliyor.
Sağ olarak kurtarılanların ifadesine göre gemi Yunanistan sahil güvenliği tarafından çekilerek ülke karasularından uzaklaştırılmaya çalışılmış ve bu sırada batmıştır.
Deniz yoluyla bir AB ülkesine ulaşmaya çalışan mültecilerin tercih ettikleri ülkeler öncelikle İtalya, ardından da Yunanistan’dır. İspanya ve Malta’ya gidiş mümkün değildir.
AB’nin sınırlarını mültecilere karşı korumakla görevli olan Frontex’in mültecilerle dolu tekneleri geri dönmeye zorladığı değişik kereler haber olarak gazetelerde yer aldı.
AB ülkeleri arasında en fazla mülteciyi Almanya alıyor. Başbakan Scholz kısa süre önce “Almanya’nın Akdeniz’de sahili yok ama en çok mülteci buraya geliyor” dedi.
Almanya dolmuştur denilebilir çünkü bir milyondan fazla Ukraynalıyı almış durumdadır. Bunların mültecilik statüsüne başvurmaları gerekmiyor ama bunların haklarından yararlanabiliyorlar. Almanya tarihinin en yüksek enflasyon oranını da yaşıyor.
Çözüm denir diye sorulabilir. Mültecilik sorununa çözüm bulunmuyor.
“Sınırlar açılsın” belirlemesi çözüm değildir, tersine yerli halkın mültecilere düşmanlaşmasına neden olur. En fazla mülteci alan Almanya’da mültecilerin kaldıkları yerlere saldırılar artmış olmakla birlikte genel bir mülteci düşmanlığından söz edilemez.
Yunanistan’da önceki yıllarda Türkiye’den deniz yoluyla gelen mülteciler birkaç adaya doldurulmuş ve ada halkının tepkisine neden olmuştu.
İnsanlar daha iyi bir hayat istiyorlar. İnternet üzerinden AB ülkeleri (ek olarak ABD, Avustralya, Japonya ve İsviçre’deki) hayatı öğreniyorlar. Herkesin bu ülkelerde akrabaları bulunuyor. Gitmek istedikleri ülke hakkında ayrıntılı bilgi alıyorlar.
Mültecilik konusunda tek çözüm, uluslararası ekonomik düzenin radikal olarak değişmesidir ve bu da birkaç ülkede ilerici yönetimlerin hükümet olmasıyla yapılabilecek bir şey değildir.
Mültecilikteki değişim konusunda daha fazla bilgi almak isteyen okur Mülteciler-Göçmenler kitabına bakabilir. E-Kitap olarak www.enginerkinerkitaplar.blogspot.com da bulunabilir. Adresi kopyalayıp aramanızda yarar vardır.