DEPREM VE TEKNİK Engin ERKİNER

DEPREM VE TEKNİK

Bu başlık altında bir video yayınlanmıştı. Video konuşmaları için önceden metin hazırlamıyorum. Bu nedenle bu yazı videoda aynı başlık altında anlatılanın aynısı olmayacak ama temel noktalarda çakışacaktır.

İnsan doğada zayıf bir canlıdır. Ne sivri dişleri vardır ne de vahşi hayvanlarla başa çıkabilecek kadar gücü ve ne de onlar kadar hızlı koşabilir. İnsan tekniğe öncelikle kendini doğaya karşı koruyabilmek için ihtiyaç duydu. İlk teknik araçlar bedenin uzantısı sayılabilir. Mesela balyoz ve ardından çekiç, yumruğun başka çeşididir. 

İnsan tekniği sürekli geliştirebilen tek canlıdır, böylece doğaya karşı kendini savunma aşamasından doğayı değiştirme aşamasına geçer. Kendini savunma hiçbir zaman bitmemiş olmakla birlikte özellikle sanayi devriminin ardından oldukça geride kalmıştır.

İnsan tekniği kullanarak doğa güçlerine karşı kendini savunabilir ve onların zararlı etkilerini azaltabilir ve hatta tümüyle ortadan kaldırabilir.

Mesela yıldırım öldürücüdür. Düşmesini engelleyemezsiniz ama paratoner kullanarak etkisini zararsız duruma getirebilirsiniz. 

Benzer belirleme deprem için de yapılabilir.

Deprem, doğa şiddeti kategorisinde değerlendirilebilir. Engelleyemezsiniz, ne zaman gerçekleşeceğini de tam olarak bilemezsiniz. Son yıllarda şiddetli depremlerin yeri konusunda yaklaşık tahminler yapılabilmektedir. Mesela Maraş merkezli yaklaşık 7 şiddetinde bir deprem olacağı önceden tahmin edilmişti ama engellenmesi mümkün değildi.

İnsan, tıpkı tarihinin ilk aşamalarında olduğu gibi, tekniği kullanarak kendini doğanın şiddetine karşı savunabilir. Yeni inşaat teknikleri bulunup uygulandığında şiddetli bir deprem bile etkisizleştirilebilir. Japonya bunun en iyi örneğidir. Orada 7-8 şiddetindeki depremler bile yıkım ve can kaybına yol açmamaktadır. 

İnsan doğayla uyum içinde yaşamalıdır, denir. Bu belirlemeden anlaşılması gereken doğaya uymaya dikkat edilmesi değildir. Nasıl savaş ve göç insanlık tarihinin sürekli bileşenleriyse, doğanın denetlenmesi ve yönlendirilmesi için de benzer belirleme yapılabilir. Burada önemli olan doğaya uymak değil, doğayı ciddiye almaktır. 

Doğa yasalarını dikkate almak ve doğanın şiddetinin nasıl zararsız duruma getirileceğini öğrenmek ve hayata geçirmektir. İnsan doğanın şiddetine teslim olmaz ama onu öğrenmek ve tedbirlerini de buna göre almak zorundadır. 

Dünyanın neresine giderseniz gidin göreceğiniz doğa, doğal doğa değil, insan ürünü olan doğadır. İnsanın değişik teknikler kullanarak etkilemediği, değiştirmediği yer yoktur denilebilir. Bu değiştirmenin mutlaka iyi olması gerekmez. Mesela hava kirliliği hızlı sanayileşmenin ve çarpık şehirleşmenin sonuçlarından birisidir ya da insan ürünüdür. Keza sulama kanalları açılarak sel baskınlarının önlenmesi de insan işidir. 

Sürekli olarak geliştirilen teknik insana büyük imkanlar sağlıyor, eskiden edilgen olduğu doğa karşısında yönlendirici duruma geliyor. Deprem gibi doğanın şiddetinin bir çeşidini engelleyemeyebiliyor ama zararlı etkilerini azaltabiliyor hatta ortadan kaldırabiliyor.

ÖNERİLEN İÇERİKLER

Yazar Postları

DİPTEN GELEN DALGA SAHİPSİZ KALMASIN Menderes İnanç

Türkiye yeni bir yol ayrımında. Uzun zamandır beceriksiz siyaset kurumunun algı operasyonları ile baskı altına alarak yönetilen ve iktidarın algı operasyonlarının etkisinde olan toplum kesimleri, güvenlikçi politikalar ve yoksulluğun tavan yapması ile birlikte bir çok olumsuzluğu fark etmiş

AKREP GİBİSİNİN KARDEŞİM ALİ RIZA GELİRLİ YAZDI

Savaşın ticari dayanaklarını sorguluyorsun; ahlaki dayanaklarından habersizsin kardeşim. Sana kardeşim diyorum, zira, aynı canlı varlığın üyesiyiz; başka bir sıfat bulamıyorum. Düşünmüyorsun savaşın yolları neden bu kadar kalabalık, barışın yollanır niçin bu kadar tenha diye.

YENİ GÖÇMENLER YENİ İŞLER Engin Erkiner

Yapay zekanın emekçilerin çalışma alanlarını yok edeceğini savunanlar kapitalizmin yeni iş üretme özelliğini unutuyorlar. Bazı işlerin alanı daralırken, eskiden düşünülmeyen yeni iş alanları ortaya çıkabilir. Bunların büyük bölümü düşük ücretli işçiler içindir ve özellikle göçmenler tarafından

ÇİFT SÜRGÜNLÜK ÇEŞİTLERİ Engin Erkiner

Çift sürgünlük, aynı ülkeye ya da farklı ülkelere olmak üzere iki çeşittir.Isabelle Allende Ein weiter Feld adlı romanında İspanya iç savaşındacumhuriyetçilerin saflarında yer alan, yenilgi üzerine Pirene dağlarını geçerek Fransa’ya gelen bir kadın ve erkeği anlatır.

YENİ İLTİCA YASASI Engin Erkiner

Avrupa Parlamentosu iltica başvurularıyla ilgili yeni kısıtlamalar içeren bir yasayı kabul etti. Bu yasa Avrupa Komisyonu’nda onaylandıktan sonra yürürlüğe girecek. AB çapındaki bu yasaya üye her ülkenin de ulusal yasaları içinde yer vermesi gerekiyor.

ZENGİN MUTFAĞI’NDAN EYLÜL FIRTINASI’NA Süleyman KUŞ

Zengin Mutfağı adı film, “15/16 Haziran İşçi Kalkışmasını"(1) izleyen dönemde ırkçı-faşist örgütlenmelerin sermayeciler tarafından nasıl beslenip organize edildiğini, kimi resmi organlarca kollandığını, bir villanın mutfağı ve onun emektar aşçısı çevresinde ustalıkla anlatır.

PARA YERİNE KART Engin Erkiner

Almanya’da ilticacılara yönelik yeni bir uygulama başladı; nakit para verilmiyor, kendilerine verilen karttaki krediyi kullanarak alışveriş yapıyorlar. Nakit paranın karşılığı kartta bulunduğuna yani devletin ödemesinde azalma olmadığına göre, bu uygulamanın amacı nedir?

BUHRAN GÜNLERİNDE SAVAŞ SENARYOLARI Menderes İnanç

Türkiye ekonomik olarak derin bir buhran yaşamaktadır. Çoklu krizlerin içerisinde yaşayan bir ülkenin siyasi partilerinin şuursuzca tavır ve davranışları, siyaset değil siyasetsizliktir! Toplumun % 50’si muhalif olduğu halde, siyaset kurumunun çıkar ilişkilerine dayanarak epey palazlandığı