Engin Erkiner Yazdı SÜRGÜNLÜK NEDİR?

Sürgünlük göçün özel halidir, zorunlu göçtür. Yaşadığı alanı terk etmek zorunda kalmaktır. Sürgün ülke içinde yaşanabileceği gibi, ülke dışına yönelik olarak da yaşanabilir. ​Türkiye Cumhuriyeti tarihinde iç sürgünlüğün yaygın olarak uygulanması, sürgünün ancak ülke içinde olabileceği yanlış anlayışına yol açmıştır. ​Yıllar önce Türk Ceza Kanunu’nun komünizm propagandasıyla ilgili maddesinden hapis cezası alanlar, cezalarını tamamladıktan sonra ülkenin bir köşesinde belirli bir süre yaşamak zorunda kalırlardı. Hapis cezasının üzerine ülke içinde sürgün cezası gelirdi. ​İktidarın hoşuna gitmeyen memurlar ve özellikle de öğretmenler yıllardır görev yaptıkları yerden uzak başka yere sürülürlerdi. ​İnsanların ülke dışına sürgüne gitmesi eskiden de vardı. ​İstiklal Marşı’nın yazarı Mehmet Akif Ersoy Atatürk ile anlaşamadığı için yıllarca Mısır’da yaşamak zorunda kalmıştı. ​İngiliz işgali altındaki İstanbul’da Sultanahmet’te yapılan işgale karşı mitingin konuşmacısı Halide Edip Adıvar da aynı nedenle yıllarca Fransa’da yaşamıştı. ​Hükümet onlar hakkında sürgün kararı çıkarmamıştı ama ülkede kalırlarsa en azından hapse gireceklerini anlamış ve gitmişlerdi. ​6-7 Eylül 1955’te çok sayıda Rumun evleri kiliseleri ve okulları tahrip edilmiş, mallarına el konulmuş ve kısa sürede ülkeyi terk etmeleri istenmişti. Bu da kitlesel bir sürgünlüktür. ​12 Mart 1971 darbesinden sonra ülke dışına çıkmak zorunda kalanlar da bulunmakla birlikte büyük kitlesel sürgünlük 12 Eylül 1980 sonrasında başlamıştır denilebilir. Birkaç yıl içinde çoğunluğu Almanya’ya gelen yaklaşık 30 bin kişinin ülkeyi terk etmek zorunda kaldığı tahmin edilmektedir. ​Bu ve bundan sonra yazılacak sürgünlük yazılarının konusu Avrupa ülkelerine gelen Türkiyeli sürgünlerle ilgilidir. Yeri geldikçe başka ülkelerdeki sürgünlüklerle karşılaştırmalar yapılacak olmakla birlikte esas olarak bu sürgünlerin özellikleri üzerinde durulacaktır. ​Türkiyelilerin sürgünlüğü başka ülkeler tarihlerinde bulunmayan özelliklere sahiptir. ​Dış ülkelerde yaşanan sürgünlükle ilgili bir başka yanlış anlayış, sürgünlükle politik mülteciliği özdeş görmektir. Sürgünler gitmek zorunda kaldıkları ülkelerde politik iltica başvurusunda bulunurlar ama bu her zaman geçerli değildir. ​Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile çok sayıda öğretim üyesinin görevine son verildi, bazıları hakkında ağır hapis cezası istenen davalar açıldı. Bu insanlar genellikle kaçak yollardan ülke dışına çıktılar ve çok sayıda geldikleri Almanya’da genellikle iltica başvurusu yapmadılar. Gerek kalmadı çünkü üniversiteler bu kişilere burs verdiler ve ülkede oturum almalarını sağladılar. ​Bu kişiler sürgündür ama politik mülteci olmamışlardır. ​Sürgünler genellikle politik mültecilik statüsünden geçerler. Politik iltica aldıktan sonra o ülkede yıllarca yaşarlar, ardından bir bölümü o ülkenin vatandaşı olur. ​Politik mültecilik bir statüdür. Vatandaş olunsa bu statüleri ortadan kalkar ama gelmiş oldukları ülkeye halen gidememektedirler. Bu insanlar yıllarca politik mülteciydiler, artık değildirler ama (önceki) ülkelerine gidemezler. ​Bu kişiler sürgünlerin artık politik mülteci olmayan kesimidir. ​Bu durum ancak uzun süren sürgünlüklerde ortaya çıkar. Genellikle on yıldan az süren sürgünlüklerde –mesela Yunanlılarınki gibi- ülkede diktatörlüğün son bulmasıyla birlikte sürgünlerin büyük bölümü de geri döner. ​20-30 yıldan fazla süren sürgünlüklerde ise sürgünlerin bir bölümü yaşadığı ülkenin vatandaşı olmaktadır. ​Kısa süre geçmiş gibi görünmekle birlikte 12 Eylül 1980 darbesinden ya da ülke tarihindeki ilk kitlesel politik sürgünlüğün yaşanmaya başlamasının üzerinden 42 yıl geçmiştir. ​Bu büyük sürgünlüğü bir süre sonra başkaları izleyecektir. ​Türkiyelilerin büyük oranda Avrupa ülkelerine yönelik sürgünlüğü için “bitmeyen sürgünlük”, “dalgalar halinde gelen sürgünlükler” de denilebilir. ​Bunları sonraki yazılarda incelemeye çalışacağım

ÖNERİLEN İÇERİKLER

Yazar Postları

Cenevre’de “Servette Contre la Racisme” Etkinliği

22 Mart 2025’te Cenevre’de düzenlenen “Servette Contre la Racisme” (Irkçılığa Karşı Gün) etkinliğinde, Kolektif Nammou sahne aldı. Mezopotamya halklarının ezgileri ve türkülerinden oluşan müzik dinletisine, Agnés Aubert doğaçlama dansıyla, şair ve yazar Süleyman Kuş ise Fransızca seslendirdiği

Şam Artık Bir Kravatlı Teröriste Emanet

Suriye devleti, ordusuyla ve halkıyla tekfirci cihatçı teröre karşı 13 yıl direndi. Ama ne yazık ki, Suriye kuşatmasında cihatçıları besleyen küresel güçlerin desteği veuluslararası istihbarat oyunlarıyla Suriye halkının direnişi de, direnci de masa başında satıldı

GÖÇ, GÖÇMEN, YURTSUZ

Göçmenler bir araya geldiklerinde, her zaman önce kağıtlarından konuşmaya başlar. Başvurusu hangidurumdadır? Kaç yıllık oturumu vardır, hangi okulda öğrenci gibidir ya da kimle formaliteevlenilebilir mesela. Her göçmen doğrudan bir Kafka hikayesinin içine düşer.

Kıyım ve Direniş Alevilerin Kanlı Göç Yolları

Alevilerin göç hikayesi, yalnızca fiziksel bir yer değiştirme değil, bir direniş öyküsüdür. Dersim’den İstanbul’a, Anadolu’dan Avrupa’ya uzanan bu yolculuk, Alevilerin inançlarını koruma ve yaşatma mücadelesinin bir parçasıdır. Bugün diaspora Alevileri, Avrupa’daki cemevleri ve

DİYARBAKIR ERMENİLERİ Bedros Dağlayan

Yıllar var ki memleketinden uzak gurbet kuşuyum; yaban ellerde tedirgin uçarım…Nasıl bir sevgi ve nasıl bir özlemdir, ben bilirim. Diyarbakır meydana getiren ve bir arada yaşamanın şiirini yazmış olan halklar özgürlük duygularıyla öylesine bir bütün olmuştur ki, kimselere hele ki zalimlere

COMANDANTE CHE GUEVARA Bedros Dağlıyan

Gençtik. Lâkin başımızda kavak yelleri de esmiyordu. Delikanlılığın bütün hızlı, delişmen yanlarını bünyemizde toplamıştık diyebilirim. Buna bir de Diyarbakırlıların o geleneksel kabadayı tavrı da eklenince

PİŞMANLIĞIN FELSEFESİ Ali Rıza Gelirli

Yazının başlığını görenler, benim bir pişmanlığa kılıf aradığımı düşünebilirler. Düşünsünler, hiçbir sakıncası yok. Ancak ben pişmanlığın, ne mutlak iyi bir şey, ne de mutlak kötü bir şey olduğunu düşünüyorum.

TEHLİKELİ DENİZLER Engin Erkiner

Avrupa Birliği’nin illegal göçü önlemek için kurduğu Frontex’in açıklamasına göre2023’te sadece Akdeniz üzerinden Avrupa ülkelerine geçenlerin sayısı 234.467 kişidir. Denizde hayatlarını kaybedenler konusunda açıklama yapılmamış.

EL YAPIMI GÜZELLİKLER Ali Rıza Gelirli

Dumanla haberleşmekten; mektup, telgraf, masaüstü, dizüstü, cep telefonu, avuç içi bilgisayar, internet çağına vardık. Bunlar var oldukları çağa anlam verebilmek için yaşamın gerekleriydi. Yaşam dediğimiz şey, bilinçli ya da bilinçsiz, istesek de istemesek de madem hayattayız ve nefes alıp