GÖÇ VE ÜLKELERİN FİNANSMANI Engin Erkiner

GÖÇ VE ÜLKELERİN FİNANSMANI

Engin Erkiner 

Göç, dünya çapında ve insanlık tarihi boyunca varolan ve özellikleri sürekli değişen bir olgudur. Göçün son 50 yılda ortaya çıkan yeni sayılabilecek bir özelliği, bazı ülkelerin göçmenlerinin gönderdikleri dövizle ülkelerini finans etmeleridir.

12 Eylül 1980 öncesinde Türkiye’de büyük döviz sıkıntısı vardı. İthal ikameci sanayileşme modeli (montaj sanayisi de denir) tıkanmıştı. Türkiye yeterince ihracat yapamadığı için döviz kazanamıyor ve ülke içinde montajlayacağı ürünlerin parçalarını da bu nedenle ithal edemiyordu. 1980’li yılların başlarında Almanya’daki işçilerin ülkeye gönderdikleri dövizle, ülkenin ihracat sonucu kazandığı döviz yaklaşık eşitti. Almanya’daki işçilerin büyük bölümü henüz dönmeyi planlıyor ve ülkede yatırım yapıyordu (ev almak, market açmak gibi). 

O yıllarda Almanya’da güçlü olan Türkiyeli sol örgütler işçilerin gönderdikleri dövizin ne kadar önemli olduğunu anlamadıkları için “döviz göndermeyin” kampanyası açmadılar. Açsalardı döviz gönderilmesini ne kadar azaltabilirlerdi bilinmez ama mutlaka etkili olurlardı. 

Çok sayıda ülkede, özellikle Afrika’da küçük çaplı iç savaşlar yaşanıyor. Bunların büyük bölümü haber bile olmuyor, rastlantı sonucu duyuyoruz. Bunlar hafif silahlarla yapılan savaşlardır. Savaşın maliyeti düşüktür. O ülkeden Avrupa ya da ABD’ye gitmiş çalışan kişilerin bir bölümü gönderdikleri dövizle bu savaşları finanse ederler. Özellikle Afrika ülkelerinde aşiret yapısının önemli olduğu biliniyor. Para kazanacağı bir ülkeye gitmiş olan göçmen parasının bir bölümünü yandaşı olduğu insanlara gönderir, onların savaşını destekler. Miktar yüksek olmayabilir ama hafif silahlarla yürütülen savaşlar da pahalı değildir. 

Yugoslavya iç savaşı sırasında Kosova’daki UÇK için özellikle İsveç’teki göçmenlerden önemli ekonomik katkı sağlanmıştı. 

Arnavutların iki ülkesi vardır: Arnavutluk ve yeni kurulan Kosova. Bu iki ülkedeki Arnavut nüfusundan daha fazlası değişik ülkelere dağılmış olarak yaşamaktadır. Güçlü aile bağları onların ülkelerinden kopmalarını engellemekte, ekonomik katkıyı sürekli duruma getirmektedir.

Hindistan, Pakistan ve Filipinler dış göçün ülke ekonomisine önemli katkı yaptığı ülkeler arasındadır. 

İşçilerin hiçbir hakkının bulunmadığı Körfez ülkelerinde kazanılan parayla aileler üzerinden bu ülkeler ekonomisine katkı yapılmaktadır.

Filipinler göçün kurumsallaştığı ülke olarak anılabilir. 

Özellikle ev hizmetlerinde aranan Filipinliler bunun için özel eğitim görmektedirler. Filipinlilere başka ülkelerde güvenilir işler ayarlayan hükümet bünyesinde önemli bir kurum vardır. 

Bu konuda en ilginç örnek Küba olsa gerektir. ABD’de bir milyon civarında Kübalı yaşamaktadır. Bu insanlar sosyalist olmadıkları gibi sosyalizme de karşıdırlar. Bu durum onların Küba’daki yakınlarına Dolar göndermelerini engellemiyor. Küba yönetimi bu havalelerden vergi almıyor, alsaydı havale sayısı azalırdı. 

Bazı ABD başkanları Küba’ya havale gönderilmesini yasakladılar ama bu çözüm olmadı. Havale önce başka bir ülkedeki tanıdığa gönderiliyor, buradan Küba’ya gidiyor. 

Göçmenlikle ilgili olarak yapılacak incelemeler evrensel ve tarihsel olmak zorundadır. Farklı göçmenlikler bulunuyor ve tarihsel değişim yaşanıyor. 

Bazı göçmenlerin ülkelerindeki küçük savaşları finanse edecekleri önceden düşünülemezdi. Bunun için küreselleşme olarak adlandırılan aşamaya ulaşılmış olması gerekiyordu. Önceki yıllarda bir Afrika ülkesine para göndermek aylar sürebilirdi, yaklaşık 20 yıldan beri birkaç gün sürmektedir. 

Genelleme olarak şu söylenebilir: göçmenlerin kopup geldikleri ülke için işlevleri artmıştır ve gelişme daha da artma yönündedir.

ÖNERİLEN İÇERİKLER

Yazar Postları

DİPTEN GELEN DALGA SAHİPSİZ KALMASIN Menderes İnanç

Türkiye yeni bir yol ayrımında. Uzun zamandır beceriksiz siyaset kurumunun algı operasyonları ile baskı altına alarak yönetilen ve iktidarın algı operasyonlarının etkisinde olan toplum kesimleri, güvenlikçi politikalar ve yoksulluğun tavan yapması ile birlikte bir çok olumsuzluğu fark etmiş

AKREP GİBİSİNİN KARDEŞİM ALİ RIZA GELİRLİ YAZDI

Savaşın ticari dayanaklarını sorguluyorsun; ahlaki dayanaklarından habersizsin kardeşim. Sana kardeşim diyorum, zira, aynı canlı varlığın üyesiyiz; başka bir sıfat bulamıyorum. Düşünmüyorsun savaşın yolları neden bu kadar kalabalık, barışın yollanır niçin bu kadar tenha diye.

YENİ GÖÇMENLER YENİ İŞLER Engin Erkiner

Yapay zekanın emekçilerin çalışma alanlarını yok edeceğini savunanlar kapitalizmin yeni iş üretme özelliğini unutuyorlar. Bazı işlerin alanı daralırken, eskiden düşünülmeyen yeni iş alanları ortaya çıkabilir. Bunların büyük bölümü düşük ücretli işçiler içindir ve özellikle göçmenler tarafından

ÇİFT SÜRGÜNLÜK ÇEŞİTLERİ Engin Erkiner

Çift sürgünlük, aynı ülkeye ya da farklı ülkelere olmak üzere iki çeşittir.Isabelle Allende Ein weiter Feld adlı romanında İspanya iç savaşındacumhuriyetçilerin saflarında yer alan, yenilgi üzerine Pirene dağlarını geçerek Fransa’ya gelen bir kadın ve erkeği anlatır.

YENİ İLTİCA YASASI Engin Erkiner

Avrupa Parlamentosu iltica başvurularıyla ilgili yeni kısıtlamalar içeren bir yasayı kabul etti. Bu yasa Avrupa Komisyonu’nda onaylandıktan sonra yürürlüğe girecek. AB çapındaki bu yasaya üye her ülkenin de ulusal yasaları içinde yer vermesi gerekiyor.

ZENGİN MUTFAĞI’NDAN EYLÜL FIRTINASI’NA Süleyman KUŞ

Zengin Mutfağı adı film, “15/16 Haziran İşçi Kalkışmasını"(1) izleyen dönemde ırkçı-faşist örgütlenmelerin sermayeciler tarafından nasıl beslenip organize edildiğini, kimi resmi organlarca kollandığını, bir villanın mutfağı ve onun emektar aşçısı çevresinde ustalıkla anlatır.

PARA YERİNE KART Engin Erkiner

Almanya’da ilticacılara yönelik yeni bir uygulama başladı; nakit para verilmiyor, kendilerine verilen karttaki krediyi kullanarak alışveriş yapıyorlar. Nakit paranın karşılığı kartta bulunduğuna yani devletin ödemesinde azalma olmadığına göre, bu uygulamanın amacı nedir?

BUHRAN GÜNLERİNDE SAVAŞ SENARYOLARI Menderes İnanç

Türkiye ekonomik olarak derin bir buhran yaşamaktadır. Çoklu krizlerin içerisinde yaşayan bir ülkenin siyasi partilerinin şuursuzca tavır ve davranışları, siyaset değil siyasetsizliktir! Toplumun % 50’si muhalif olduğu halde, siyaset kurumunun çıkar ilişkilerine dayanarak epey palazlandığı