DEĞİŞEN GÖÇMENLİK ANLAYIŞI Engin Erkiner
DEĞİŞEN GÖÇMENLİK ANLAYIŞI Engin Erkiner
Bu yazıda Türkiyeli politik mültecilerin 1980 sonrasında değişen göçmenlik anlayışı incelenecektir.
Türkiye’de can güvenliğinin olmaması, faşist saldırılar, aranan kişilerin gittikçe artması sonucu özellikle Batı Almanya’ya politik göç 1970’li yılların ikinci yarısında başlamış ve 12 Eylül darbesine kadar artarak sürmüştü. Darbe sonrasında ise politik göçte büyük patlama yaşanacaktı..
Bu ülkede iki milyon kadar Türkiyeli işçi yaşıyordu, neredeyse her politik örgütten insan vardı.
Politik göçmenlerle Türkiyeli işçilerin geçicilik düşüncesi uyumluydu. İlki için, buraya gelmek belirli bir süre için zorunlu olmuştu, fazla kalınmadan geri dönülecekti. Bulunulan ülkeye yaklaşımlar kısa süre sonra dönüş temelindeydi.
Mesela dil öğrenenlere iyi gözle bakılmazdı. “Bunlar dönmeyecekler, dil öğreniyorlar.” “Avrupa’da devrimcilik yapılmaz” ya da “burada yapılacak devrimcilik ancak Türkiye’de kalanlara destek temelinde gerçekleşebilir” belirlemeleri hakimdi.
Bu nedenle Avrupa ülkeleri “arka cephe” olarak da tanımlanıyordu. Cephe Türkiye’de idi, belirleyici olan orasıydı, arka cephe de burasıydı.
İşçiler de belki kısa zamanda değil ama aileleriyle birlikte mutlaka döneceklerini düşünüyorlardı. Almanya’ya gittikçe daha fazla yerleşiyorlardı, dönüş ihtimali sürekli azalıyordu ama böyle olacağına inanıyorlardı.
Sosyalistler arasında göçmen belirlemesi ilk olarak 1980’li yılların başlarında kullanıldı. Devrimci İşçi’nin Tanerciler diye bilinen kesimi birkaç sayı Göçmen adlı bir dergi çıkardı, ardından bu grup dağıldı.
FİDEF bu konuda daha tutarlı bir politika izledi. Almanya’daki işçilere göçmen dediği gibi, bu insanların kalıcı olduklarını savunuyordu.
Sosyalistlerin geniş bir kesimi için ise göçmen belirlemesi hakaret yerine geçiyordu. “Biz göçmen değil devrimciyiz” yaygın belirlemesi bunu gösterir.
Göçmenler çeşitliydi. Sosyalistlerin yanı sıra az sayıda MHP’li de Almanya’ya gelip politik iltica hakkı kazanmıştı. Ek olarak çok sayıda politik olmayan ilticacı vardı. Bu insanların ülkede politik sorunu yoktu ama Almanya’ya –ya da o yıllarda az oranda başka ülkelere gidip, çalışıp, para kazanıp, Türkiye’de araba-kat aldıktan sonra dönmek düşüncesindeydiler.
Avrupa ülkeleri işçi alımından vazgeçtikleri için gelmenin tek yolu iltica etmekti.. Başarı oranı düşüktü ama denemeye değerdi.
Göçmen belirlemesi genellemeyi içeriyordu. Herkes göçmendi. Sosyalistlerin buradaki farkını belirtmek için “sol göçmenlik” belirlemesini kullanmaya başladık ama o yıllarda ilgi gördüğü söylenemez.
Göçmenlik belirlemesinin reddedildiği yıllarda buna doğal olara sol göçmenlik de dahil olacaktı. 1990’lı yıllar içinde federasyonların ve derneklerin adlarında yavaş bir süreç içinde göçmen kelimesi yer almaya başladı. Daha önceki isimler mutlaka işçi kelimesini barındırırken, bunun yerini göçmen almaya başladı.
Eskiden göçmenler büyük oranda işçiydi ama ilerleyen yıllarda sınıfsal ayrışma gerçekleşmiş, Türkiyeli işverenler ortaya çıkmaya başlamıştı. Onlar da işveren göçmendi. Sonraki yıllarda göçmenlik belirlemesi kabul gördü.
Bunun arkasından sürgün gelecekti.