Ahmet Nesin Yazdı

AFET ALLAH’IN İŞİDİR!..

 Kimi konularda benden yazı yada konuşmam istendiğinde yanıtlamakta çok zorlanıyorum. Oysa çok da zor bişey değil istedikleri, son yaşadığımız deprem ve devletin yaptıkları yada yapamayıp, düştüğü durumu anlatmak. Ancak olaya benim bakış açımdan baktığınızda ya yanıt vermesi zor yada gerçeklerden kaçmak zor. Bu esasında sadece benim için değil, yaşadığımız herşeye bilimsel açıdan yaklaşan herkes açısından zor.

Dediklerimin yanıtı çok basit esasında, çok büyük bir deprem yaşandı ama sonrasında neler olduğunu anlatmam isteniyor. Oysa ben olaya öyle yada bu halkın büyük bir çoğunluğunun baktığı gibi bakmıyorum. Sonuç olarak vereceğim yanıt olayı onlar açısından bambaşka bir noktaya götürüyor.

Çok kafanızı karıştırdım, farkındayım. O zaman ne demek istediğimi söyleyeyim, bu ülkeyi yönetenlerin deprem sonrası ne yapıp yapmadıklarından çok, deprem öncesi ne yapıp yapmadıklarını neden yeteri kadar tartışmadığımızı konuşmamız gerekiyor diye düşünüyorum. Yaşadığımız ülke çok ciddi bir deprem bölgesinde coğrafi olarak ve sık sık bunu yaşıyoruz ve hemen tartışmaya başlıyoruz. Sonucunu anımsayan var mı, benim aklımda kalan, sonuç olarak Işıkara hocayı, yaşamını bu bilime vermiş bir profesörü, “Türkiye’nin en yakışıklı erkeği” olarak seçtiğimiz kalıyor, çünkü, o koca depremden sonra yapılması gereken hiçbişeyi yapmadık.

Yapmamamızın ve sonuç olarak “Yakışıklı erkek” gerekçemizin nedeni iktidardakilerin, yani yöneticilerin, yönetilenlerin (Buna okumuşlar da dahil) bu tür olayları Allah’a bağlamayı yada havale etmeyi kolaylık olarak görmemizden kaynaklanıyor. Depremi, seli, fırtınayı Allah’ın işi olarak gördükten sonra (Fıtratında var ya) nedenlerini tartışmanın bence bir anlamı kalmıyor.

Son zamanlarda hep bir buz makinasına konmayı ve 200 yıl sonra 1 aylığına diriltilip, Ortadoğuya ne olduğunu görmek istediğimi söylüyorum. Tek nedeni bu, bilimi öğrenmek de yetmiyor çünkü, bilimi herşeyin önüne almadığınız zaman, afetler sonrası yaşananların nedenlerini bence tartışmanın bir anlamı yok.

Çok basit bir örnekle bitirmek istiyorum, bu yaşadığımız afet sonrası cumhurbaşkanımsı başkan Erdoğan 1 yılda 350 bin ev yapacağını açıklıyorsa, bunun sonucu bilime değil Allah’a kalmış demektir ve yapılsa bile o evler sonraki depremde yıkılacaktır. 

Bilmem anlatabildim mi?

ÖNERİLEN İÇERİKLER

Yazar Postları

ÇİFT SÜRGÜNLÜK ÇEŞİTLERİ Engin Erkiner

Çift sürgünlük, aynı ülkeye ya da farklı ülkelere olmak üzere iki çeşittir.Isabelle Allende Ein weiter Feld adlı romanında İspanya iç savaşındacumhuriyetçilerin saflarında yer alan, yenilgi üzerine Pirene dağlarını geçerek Fransa’ya gelen bir kadın ve erkeği anlatır.

YENİ İLTİCA YASASI Engin Erkiner

Avrupa Parlamentosu iltica başvurularıyla ilgili yeni kısıtlamalar içeren bir yasayı kabul etti. Bu yasa Avrupa Komisyonu’nda onaylandıktan sonra yürürlüğe girecek. AB çapındaki bu yasaya üye her ülkenin de ulusal yasaları içinde yer vermesi gerekiyor.

ZENGİN MUTFAĞI’NDAN EYLÜL FIRTINASI’NA Süleyman KUŞ

Zengin Mutfağı adı film, “15/16 Haziran İşçi Kalkışmasını"(1) izleyen dönemde ırkçı-faşist örgütlenmelerin sermayeciler tarafından nasıl beslenip organize edildiğini, kimi resmi organlarca kollandığını, bir villanın mutfağı ve onun emektar aşçısı çevresinde ustalıkla anlatır.

PARA YERİNE KART Engin Erkiner

Almanya’da ilticacılara yönelik yeni bir uygulama başladı; nakit para verilmiyor, kendilerine verilen karttaki krediyi kullanarak alışveriş yapıyorlar. Nakit paranın karşılığı kartta bulunduğuna yani devletin ödemesinde azalma olmadığına göre, bu uygulamanın amacı nedir?

BUHRAN GÜNLERİNDE SAVAŞ SENARYOLARI Menderes İnanç

Türkiye ekonomik olarak derin bir buhran yaşamaktadır. Çoklu krizlerin içerisinde yaşayan bir ülkenin siyasi partilerinin şuursuzca tavır ve davranışları, siyaset değil siyasetsizliktir! Toplumun % 50’si muhalif olduğu halde, siyaset kurumunun çıkar ilişkilerine dayanarak epey palazlandığı

GÖÇMEN TOPLUMU NASIL DEĞİŞTİRİR? (2) Engin Erkiner

Almanya’da “kayıp kuşak” olarak da adlandırılan ikinci kuşak çoğunluk toplumunun değişmesinde önemli rol oynadı. Birinci kuşak Alman toplumunun kenarında yaşıyordu denilebilir. Türk mahalleleri ve buralarda berberler, bakkallar, seyahat acenteleri, kısacası yaşamak için gerekli herşey ,

ALMANYA’DA YENİ PARTİ: DAVA Engin Erkiner

Almanya’da uzun adındaki kelimelerin baş harflerinin birleştirilmesiyle DAVA adlı bir parti kuruldu ve basında “Erdoğan partisi” olarak adlandırıldı. Parti, bu iddiayı doğal olarak kabul etmedi. Bu girişimin tarihi vardır, yaklaşık 25-30 yıldan beri Ankara partileri kurulur ve kapanır;