GÖÇ VE EDEBİYAT Engin Erkiner

GÖÇ VE EDEBİYAT Engin Erkiner

Her göçün kendi edebiyatını ve müziğini ürettiği düşünülür ama bu belirleme birkaç yönden yeterli değildir.

Türkiye insanının 1960’lı yıllardan başlayarak göç ettiği asıl alanın Avrupa ülkeleri olduğunu düşünecek olursak, göç edebiyatı içinde yer almak için mutlaka göç etmek gerekmediğini görürüz. 

Mesela Adalet Ağaoğlu’nun Fikrimin İnce Gülü romanı Almanya’dan bir işçinin arabasıyla Türkiye’ye gelirken geçirdiği günü anlatır. Ağaoğlu belirli bir süre Almanya’ya göç ederek orada yaşamış bir yazar değildir. Bilgi ve kurgu yardımıyla göçmen bir işçinin bir günlük yolculuğunu yazmak için mutlaka göçmen olmak şart değildir.

Almanya öyküleriyle bilinen Bekir Yıldız ise belirli bir süre Almanya’da yaşamış, buradaki işçilerin hayatını gözlemlemiştir. Bekir Yıldız’ınkine “geçici göçmenlik” denilebilir.

Birinci kuşak işçilerden yazar ve şair çıkmamıştır denilebilir. Belki arada bir öykü ya da şiir yazan olmuştur ama edebiyatta az çok kalıcı olmamışlardır. 

Tek istisna olarak Fethi Savaşçı’dan söz edilebilir. Yıllarca Münih’te Siemens’te çalışan Fethi Savaşçı hem göçmen işçi ve hem de yazardır. Kitaplarının sayısını bilmiyorum, çoktur. 

İşçi çocuklarından –ikinci kuşak- ve Avrupa ülkelerine daha geç gelenler arasından daha fazla edebiyatçı çıkmıştır. 

Burada Türkiye’de iken yazar olan ama öldürülme ya da hapis cezası tehlikesi nedeniyle Almanya’ya gelenlerle, ikinci kuşak edebiyatçılar arasında ayrım yapılması gerekir. 

Fakir Baykurt 1980 öncesinde Almanya’ya gelmek zorunda kaldı ve burada yaşayan insanları romanlarının konusu yaptı. Yüksek Fırınlar ilk Almanya romanı sayılabilir. Baykurt bu romanında Türkiyeli işçilerdeki değişimi anlatırken, bunun günlük hayata uyumla sınırlı kaldığını, kültürel olarak ve özellikle kadın-erkek ilişkilerinde eski anlayışın sürdüğünü gösterir. 

Fakir Baykurt daha sonra Almanya’daki işçilerle ilgili başka romanlar da yazmıştır.

İkinci kuşağın öyküleri büyük oranda “sosyolojik öyküler” olarak adlandırılabilir. Yaşadıklarını, günlük hayattaki sorunlarını yazarlar. Öykülerinin temaları büyük oranda yabancı düşmanlığıyla ilgilidir. Türkçe kullanımındaki yetersizliklerinin yanı sıra yapıtlarında kurguya rastlanmaz. Yaşadıklarını doğrudan anlatırlar ve bu da edebiyat değildir.

Bu kesimden pek az öykücü çıkmıştır denilebilir.

12 Eylül 1980 sonrasında Avrupa ülkelerine ve özellikle de Almanya’ya gelen yazar ve şairler genellikle göçle ilgili yapıtlar vermediler. Göç etmek zorunda kalanın mutlaka göçle ilgili olarak yazması gerekli değildir. Ataol Behramoğlu, Nihat Behram bunlar arasında sayılabilir. 

Yıllar geçtikçe Almanya’ya sonradan gelenler arasından ya da ikinci kuşaktan Almanca yazanlar da çıkmaya başladı. Yazar hangi dili kullanıyorsa, o dilin edebiyatına aittir. Bu insanların Alman edebiyatına katkılarını Almanlar Türkiyelilerden daha iyi anladılar denilebilir. 

Edebiyat dilin iyi kullanılmasını gerektirir. Burası açık olmakla birlikte edebi yapıtları dilin tümüyle doğru kullanımı temelinde değerlendirmek yanlıştır. Özellikle Türkçe öğretmenlerinde bu yanlış eğilim görülür. 

Feridun Zaimoğlu Almanca yazmaktadır ve anlattığı tiplerin –ikinci ve üçüncü kuşak gençler- farklı Almancasını Kanaksprach adıyla yapıtlarına taşımıştır. Böyle bir yapıtı “doğru Almanca” temelinde değerlendirmek, edebiyattan bir şey anlamamak demektir. 

Edebiyat aynı zamanda edebiyat ve kültür dergileri demektir. Herkesin kitap yazmasını bekleyemezsiniz. İlk ürünler bu dergilerde yayınlanır.

Konuyu gelecek yazıda inceleyeceğim.

ÖNERİLEN İÇERİKLER

Yazar Postları

DİPTEN GELEN DALGA SAHİPSİZ KALMASIN Menderes İnanç

Türkiye yeni bir yol ayrımında. Uzun zamandır beceriksiz siyaset kurumunun algı operasyonları ile baskı altına alarak yönetilen ve iktidarın algı operasyonlarının etkisinde olan toplum kesimleri, güvenlikçi politikalar ve yoksulluğun tavan yapması ile birlikte bir çok olumsuzluğu fark etmiş

AKREP GİBİSİNİN KARDEŞİM ALİ RIZA GELİRLİ YAZDI

Savaşın ticari dayanaklarını sorguluyorsun; ahlaki dayanaklarından habersizsin kardeşim. Sana kardeşim diyorum, zira, aynı canlı varlığın üyesiyiz; başka bir sıfat bulamıyorum. Düşünmüyorsun savaşın yolları neden bu kadar kalabalık, barışın yollanır niçin bu kadar tenha diye.

YENİ GÖÇMENLER YENİ İŞLER Engin Erkiner

Yapay zekanın emekçilerin çalışma alanlarını yok edeceğini savunanlar kapitalizmin yeni iş üretme özelliğini unutuyorlar. Bazı işlerin alanı daralırken, eskiden düşünülmeyen yeni iş alanları ortaya çıkabilir. Bunların büyük bölümü düşük ücretli işçiler içindir ve özellikle göçmenler tarafından

ÇİFT SÜRGÜNLÜK ÇEŞİTLERİ Engin Erkiner

Çift sürgünlük, aynı ülkeye ya da farklı ülkelere olmak üzere iki çeşittir.Isabelle Allende Ein weiter Feld adlı romanında İspanya iç savaşındacumhuriyetçilerin saflarında yer alan, yenilgi üzerine Pirene dağlarını geçerek Fransa’ya gelen bir kadın ve erkeği anlatır.

YENİ İLTİCA YASASI Engin Erkiner

Avrupa Parlamentosu iltica başvurularıyla ilgili yeni kısıtlamalar içeren bir yasayı kabul etti. Bu yasa Avrupa Komisyonu’nda onaylandıktan sonra yürürlüğe girecek. AB çapındaki bu yasaya üye her ülkenin de ulusal yasaları içinde yer vermesi gerekiyor.

ZENGİN MUTFAĞI’NDAN EYLÜL FIRTINASI’NA Süleyman KUŞ

Zengin Mutfağı adı film, “15/16 Haziran İşçi Kalkışmasını"(1) izleyen dönemde ırkçı-faşist örgütlenmelerin sermayeciler tarafından nasıl beslenip organize edildiğini, kimi resmi organlarca kollandığını, bir villanın mutfağı ve onun emektar aşçısı çevresinde ustalıkla anlatır.

PARA YERİNE KART Engin Erkiner

Almanya’da ilticacılara yönelik yeni bir uygulama başladı; nakit para verilmiyor, kendilerine verilen karttaki krediyi kullanarak alışveriş yapıyorlar. Nakit paranın karşılığı kartta bulunduğuna yani devletin ödemesinde azalma olmadığına göre, bu uygulamanın amacı nedir?

BUHRAN GÜNLERİNDE SAVAŞ SENARYOLARI Menderes İnanç

Türkiye ekonomik olarak derin bir buhran yaşamaktadır. Çoklu krizlerin içerisinde yaşayan bir ülkenin siyasi partilerinin şuursuzca tavır ve davranışları, siyaset değil siyasetsizliktir! Toplumun % 50’si muhalif olduğu halde, siyaset kurumunun çıkar ilişkilerine dayanarak epey palazlandığı