GÖÇMENLER DEVRİMCİ ÖZNE MİDİR?

  

GÖÇMENLER DEVRİMCİ ÖZNE MİDİR?

 1980’li yıllarda yaygın olan “göçmenler devrimci öznedir” görüşü 1990’lı yıllarda da sürdü. Gerekçe şöyleydi: ülkenin –Fransa ya da Almanya- işçi sınıfı toplumu değiştirme özelliğini kaybetmiştir. Onun yerini göçmenler alabilir.


            Bu konuda ilk tartışmayı 1982 yılında Paris’te birlikte üç apartmanı işgal ettiğimiz Action Directe’in yöneticileriyle yaşadım. Onlar, tamamı konfeksiyon işçisi olan Türkiyeli işgalci kitlenin yeni devrimci özne olduğunu savunuyorlar, ben itiraz ediyordum.


            Paris’te ev bulmak zordu, ek olarak göçmenlere genellikle ev verilmiyordu. Güvencesiz işlerde düşük ücretle çalışan göçmenlerin Fransız toplumuna itirazları vardı ve buradan hareketle yeni devrimci özne oldukları düşünülüyordu.


            Göçmenlerin amacı toplumu değiştirmek değil –devrimci anlamda değişiklik konuşuluyordu- bu topluma girmektir. Toplumda kendilerine yer edinmektir. Bu yeri bir oranda bile olsa elde edebildikleri zaman topluma itirazları da sona erecektir.


            Onların yerini yeni göçmenler, topluma itiraz aşamasında olan yenileri alacaktır.


            Göçmenlerin ev işgali, atölye işgali gibi eylemlere katılmış olanlarından çok azı daha sonra devrimci olarak kalacaktı.


            Fransa –veya Almanya’ya- neden geldiklerini hatırlayacaklar ve para biriktirmeye yöneleceklerdi. İnsanlar bu ülkelere çalışmaya, önce yol parası için aldıkları borçları ödemeye, ardından Türkiye’de öncelikle kat almak için para biriktirmeye gelmişlerdi.


            Yıllar geçtikçe anlaşıldı ki göçmenlerin kendi başlarına devrimci özne olmaları mümkün değildi, ancak sendikalar ve partiler içinde yer alarak toplumu değiştirebilirlerdi.


            Almanya’da 2000-2005 yılları arasında Demokratik Sosyalizm Partisi’nin (PDS) Frankfurt il yönetiminde bulundum ve göçmen çalışması yapmayı kabul etmedim.


            Kadınlar kadın çalışmasına, göçmenler de göçmen çalışmasına yönlendirilir; kabul etmedim. İl örgütünün barış politikası sözcüsü olmayı, dergisi Frankfurter Kurier’in yayınlanmasının sorumluluğunu üstlenmeyi tercih ettim.


            Türkiyeli göçmenlerin anlayışlarına tahammül edemiyordum. “Biz göçmeniz, eziliyoruz”dan başka söylemleri yoktu.


            Değişik partilerden Türkiye kökenli göçmenler vardı. Konuşmalarına bakarak hangisinin hangi partiden olduğunu çıkaramazdınız. Hepsi aynı şeyi söylüyordu.


            Almanya’da sadece göçmen sorunu yoktu, birçok konuda sorun vardı ama anlaşılan bunlardan haberleri yoktu.


            Sonraki yıllarda durum biraz olsun değişecekti. Farklı Alman partilerinde politik mücadele yürütenler ülkenin göçmenlik dışındaki sorunları hakkında da bilgilendiler.


            Her durumda açık olan, göçmenlerin kendi başlarına politik özne olamayacaklarının görülmesiydi.


            Bırakın değişik uluslardan göçmenlerin birliğini, Türkiyeli göçmenler arasında bile birlik mümkün değildi. Göçmenlik ayrışmayı da içerir. Bu ayrışma sadece sınıfsal değil –işveren ve işçi göçmenler gibi-, mezhepsel –Sünni ve Alevi- bölgecilik temelinde de şekillenir. Bu ayrışmaya sağ ve sol göçmenlik ayrışmasını da katmak gerekir.


            Bir dönem “sol göçmenlik” terimini kullandım ve yaygınlaşmasına çalıştım ama sonuç alabildiğim söylenemez. Göçmen örgütlerinin tamamı –aksini savunsalar da- Türkiye’deki örgütlerin buradaki uzantısı durumundaydı, bu nedenle Almanya’daki sorunlar konusunda bile eylem birliği yapmaları Türkiye’deki ana yapıdan alacakları onaya bağlıydı.


            Aradan yıllar geçti, başka ülkeleri bilmiyorum ama göçmenler Almanya’da kültürü değiştirdiler. Alman toplumu daha kozmopolitik ve esnek oldu.


            Yabancı düşmanlığı sona ermedi ama yön değiştirdi. Türkiyeliler yerleşik duruma geldiler, düşmanlık daha sonra gelenlere yöneldi.


            Eskiyen göçmenler de yeni gelenleri sevmezler.


            Göçmenler devrimci özne midir, sorusu da kayboldu.

ÖNERİLEN İÇERİKLER

Yazar Postları

DİPTEN GELEN DALGA SAHİPSİZ KALMASIN Menderes İnanç

Türkiye yeni bir yol ayrımında. Uzun zamandır beceriksiz siyaset kurumunun algı operasyonları ile baskı altına alarak yönetilen ve iktidarın algı operasyonlarının etkisinde olan toplum kesimleri, güvenlikçi politikalar ve yoksulluğun tavan yapması ile birlikte bir çok olumsuzluğu fark etmiş

AKREP GİBİSİNİN KARDEŞİM ALİ RIZA GELİRLİ YAZDI

Savaşın ticari dayanaklarını sorguluyorsun; ahlaki dayanaklarından habersizsin kardeşim. Sana kardeşim diyorum, zira, aynı canlı varlığın üyesiyiz; başka bir sıfat bulamıyorum. Düşünmüyorsun savaşın yolları neden bu kadar kalabalık, barışın yollanır niçin bu kadar tenha diye.

YENİ GÖÇMENLER YENİ İŞLER Engin Erkiner

Yapay zekanın emekçilerin çalışma alanlarını yok edeceğini savunanlar kapitalizmin yeni iş üretme özelliğini unutuyorlar. Bazı işlerin alanı daralırken, eskiden düşünülmeyen yeni iş alanları ortaya çıkabilir. Bunların büyük bölümü düşük ücretli işçiler içindir ve özellikle göçmenler tarafından

ÇİFT SÜRGÜNLÜK ÇEŞİTLERİ Engin Erkiner

Çift sürgünlük, aynı ülkeye ya da farklı ülkelere olmak üzere iki çeşittir.Isabelle Allende Ein weiter Feld adlı romanında İspanya iç savaşındacumhuriyetçilerin saflarında yer alan, yenilgi üzerine Pirene dağlarını geçerek Fransa’ya gelen bir kadın ve erkeği anlatır.

YENİ İLTİCA YASASI Engin Erkiner

Avrupa Parlamentosu iltica başvurularıyla ilgili yeni kısıtlamalar içeren bir yasayı kabul etti. Bu yasa Avrupa Komisyonu’nda onaylandıktan sonra yürürlüğe girecek. AB çapındaki bu yasaya üye her ülkenin de ulusal yasaları içinde yer vermesi gerekiyor.

ZENGİN MUTFAĞI’NDAN EYLÜL FIRTINASI’NA Süleyman KUŞ

Zengin Mutfağı adı film, “15/16 Haziran İşçi Kalkışmasını"(1) izleyen dönemde ırkçı-faşist örgütlenmelerin sermayeciler tarafından nasıl beslenip organize edildiğini, kimi resmi organlarca kollandığını, bir villanın mutfağı ve onun emektar aşçısı çevresinde ustalıkla anlatır.

PARA YERİNE KART Engin Erkiner

Almanya’da ilticacılara yönelik yeni bir uygulama başladı; nakit para verilmiyor, kendilerine verilen karttaki krediyi kullanarak alışveriş yapıyorlar. Nakit paranın karşılığı kartta bulunduğuna yani devletin ödemesinde azalma olmadığına göre, bu uygulamanın amacı nedir?

BUHRAN GÜNLERİNDE SAVAŞ SENARYOLARI Menderes İnanç

Türkiye ekonomik olarak derin bir buhran yaşamaktadır. Çoklu krizlerin içerisinde yaşayan bir ülkenin siyasi partilerinin şuursuzca tavır ve davranışları, siyaset değil siyasetsizliktir! Toplumun % 50’si muhalif olduğu halde, siyaset kurumunun çıkar ilişkilerine dayanarak epey palazlandığı